Neden rüya görürüz sorusunu cevaplamadan önce gelin önce rüya görmenin dinamiklerinden ve ne zaman gerçekleştiğinden bahsedelim. Zira rüya tabiri nedir diye araştıranların öncelikle rüya görmenin doğasını bilmesi faydalı olacaktır. Uykunun metabolizmamızı, kan basıncımızı, beyin fonksiyonumuzu, fiziksel ve ruhsal sağlığımızla ilgili birçok fonksiyonumuzu düzenlemedeki rolü büyüktür. Rüyalar da aslında uykunun belirli aşamalarında meydana gelen halüsinasyonlardır ve rüyaların da bir işlevi vardır. (İleride bahsedeceğiz). Rüya görmek önemli mi? Evet. Rüyanın bir işlevi vardır. Sigmund Freud, rüya görmenin amacının aslında isteklerimizin doyurulması olduğunu ve bunun kanıtlanmasının çok kolay olduğunu iddia eder. Örneğin bir kişi akşam çok tuzlu yiyecekler yediyse, rüyasında su içtiğini veya çeşmeden akan sular görebilir. Rüya görmek kişisel bir bilinçaltı sürecidir.
Rüya Tabiri Nedir, Neden Rüya Görürüz?
Aslında rüyalar uyku sırasında herhangi bir zamanda gerçekleşebiliyor. Ancak en canlı rüyalarımızı, beynimizin en aktif olduğu REM evresinde görüyoruz. REM; “Hızlı Göz Hareketi” (Rapid Eye Movement) anlamına geliyor. Uykuda “Hızlı Göz Hareketi” (REM) aşaması, genellikle uykuya daldıktan yaklaşık 90 dakika sonra başlıyor gece boyunca zaman zaman, kısa sürelerce devam ediyor. Uykunun sonlarına yaklaştığımızda ise bu evre bir saate kadar uzayabiliyor. REM aşamasında, gözlerde ve beyin aktivitesinde artan bir hareketlenme gözlenir. Rüyalar REM uykusu sırasında daha canlıdır.
Bilim insanları, rüya görmenin bu REM sürecinde meydana gelme eğiliminde olduğunu, bu evredeki çünkü beyin dalgası aktivitemizin, uyanık olduğumuz zamandaki aktiviteye çok benzediğini söylüyor. Ancak bu evrede aslında rüyayı hatırlama olasılığınız düşüktür. Belki o sırada uyandırılırsanız rüyanızı hatırlayıp “ya tam da şöyle bir rüya görüyordum” diyebilirsiniz…
Rüya araştırması çok geniş ve karmaşık bir alandır ve rüyaların içeriğini laboratuvarda incelemek pek de mümkün değildir. Çünkü beyin aktivitesinin niteliği uyku laboratuvarında cihazlarla gözlenebiliyor olsa da şu anki teknoloji bize rüyaların içeriği hakkında bilgi veremiyor. Dolayısıyla rüya görmek ile ilgili konularda çalışma yapan araştırmacılar, çalışmaları sırasında katılımcıların öznel beyanlarına güvenmek zorunda.
Uyanık olduğunuzda, düşüncelerinizin belirli bir mantığı vardır değil mi? Uyuduğunuzda da aslında beyniniz hala aktiftir ama uykudayken düşünce veya rüyalarınız genellikle çok az anlam ifade eder veya hiç bir anlam ifade etmez. Bunun nedeni, uyurken rüyalarımızı mantıksal bölgelerden ziyade beynin duygusal merkezlerinin tetiklemesi olabilir… Kesin bir kanıtı bulunmamakla beraber, rüyalarımızın genellikle gün içindeki son aktivitelerimizle, son düşüncelerimizle, son konuşmalarımız veya hayatımızdaki diğer konulara dayanan otobiyografik düşüncelerle şekillendiği öne sürülüyor.
Hatırlasak da hatırlamasalar da hepimiz gece boyunca rüya görüyoruz. Bazı uzmanlar, gecede en az dört ila altı – yedi kez rüya gördüğümüzü söylüyor. Bazı uzmanlar ise yüzlerce rüya gördüğümüzü söylüyor…
Peki herkes rüya görüyorsa, neden bazılarımız onları hatırlıyorken bazılarımız hatırlamıyoruz?
Aslında bu sorunun cevabı, insanların neden rüya gördüğüne dair olan teorilerden hangisini benimsemeye karar verdiğinize göre değişir. Uyku hakkında bilim bir çok şeyi keşfetmiş olmasına rağmen, araştırmacılar için rüyaların rolünü açıklamak, çok daha zor. Ancak rüyaların rolü hakkında bazı popüler teoriler mevcut. Rüya görmek ile ilgili çok farklı teoriler var. Örneğin Antti Revonsuo’nun 2000 yılındaki tehdit simülasyon teorisi rüyaların birer biyolojik savunma mekanizması olduğunu söylerken, yukarıda da belirttiğimiz gibi Sigmund Freud’a göre ise rüya görmemizin amacı aslında isteklerimizin rüya aracılığıyla doyurulmasıdır. Bu yazıda sizi sıkıcı teknik bilgilere ve kuramlara boğmak yerine, gerçek hayatta işinize yarayabilecek pratik bilgiler vermek istiyorum. Bence bu konudaki kuramsal yaklaşımlardan en önemlilerinden biri; benim de mezunları arasında bulunduğum, Los Angeles’taki 53 yılın üzerinde geçmişiyle dünyanın en ünlü hipnoz akademilerinden olan HMI Hipnoz Akademisi‘nin kurucusu Dr. John Kappas’ın rüyaların rolü ile ilgili teorisidir.
Kappas’ın Hipnoz Ekolüne Göre Rüyaların Rolü ve Rüya Tabiri
Dr. John Kappas’ın Hipnoz Ekolünde, her hipnoz seansının sonunda, süjeye (danışana) “tahliye rüyaları” görmesi telkini verilir. Böylece bilinçaltına, üzerinde çalışılan konunun duygusal bileşenlerini rüyalar yoluyla tahliye etmesi telkini verilmiş olur. Aynı zamanda rüya tabiri, kişilerin bilinçaltında neler olup bittiği ile ilgili ipuçları verir. Genellikle kişi seansı takip eden hafta boyunca bazı “tahliye rüyaları” görür. Kimini hatırlar, kimini hatırlamaz… Hatırlaması önemli değildir. Bilinçaltı zaten her gün tahliye rüyaları görüyor. Bizim hipnozda bu telkini vermemizin amacı; bilinçaltına şu an bizim için aciliyeti olan konuyu adres göstererek, tahliye rüyaları görürken özellikle o konuya öncelik vermesini rica etmekten ibarettir.
Zihnimiz sembollerle ve imgelerle işlem yapar. Yani zihnin dili, sembolik dildir. Bilinçaltı, “sembolik dil” ile (görsel imgelerle) işlem yaptığı için, görülen tahliye rüyalarında problemle alakası olmadığını düşündüğünüz bambaşka şeyler görebilirsiniz. Mutlaka “üstünde çalışılan problemin kendisi” ile ilgili rüya görmek gerekmez ama problemin kendisini de elbette görebilirsiniz. Ama tahliye rüyalarında illa o problemi bire bir görmesi beklenmez. Rüyalarda görülen tüm imgeler, aslında bilinçaltı için bir metafordan ibaret olabilir. Bu nedenle rüya tabiri yaparken rüya tabiri kitaplarına başvurmak yerine bilinçaltı yorumları perspektifinden bakmak gerekir.
Örneğin; bilinçaltımız kedi fobisi ile ilgili olumsuz duyguları tahliye etmek istiyorsa, rüyada mutlaka kediler görmesi gerekmiyor. Problemin bileşenlerini temsil eden metaforik imgeler de görebilir. Örneğin kedi fobisini tahliye etmek için kişinin bilinçaltı, “bir tencerede kaynayan suyun içine düşen yeşil bir araba” da görebilir. Kulağa saçma geliyor değil mi? Oysa bilinçaltı o sırada ne yaptığını biliyor aslında… Nasıl mı?
Belki “su” imgesi, o kişinin bilinçaltı için “arınma” ve “şifalanmayı” temsil ediyordur? Belki de bilinçli zihin hatırlamıyordur ama kim bilir, belki de kedi fobisinin sebebi, “3 yaşındayken yeşil bir arabanın bir kediyi ezdiğini görmüştür?” O yaşlardayken, ezilen o kedinin can çekişmesinden çok korktuğu için “kedi”, o kişi için korkuyu temsil eder hale gelmiş olabilir? Yani demek istediğim; rüyalarda görülen her sembol, her kişi için, o kişinin deneyimlerine göre, farklı bir anlama gelir. Bu yüzden, rüyalardaki sembollerin evrensel bir anlamı yoktur. Rüyada görülen imgelerin anlamları çoğu zaman, kişinin o imgeyle olan geçmiş deneyimleriyle anlam kazanmış olduğu için, kişiye özeldir. (Evet, bu yüzden “rüya tabiri kitapları” saçmalıktır). Rüyalardaki sembolizm, kişiye özel bir sembolizmdir. O semboller evrensel değildir, herkes için aynı anlama gelmez. Kişinin kendi yaşanmışlıklarına göre, ifade ettiği anlam kişiden kişiye değişir. Örneğin “yeşil” rengi bir kişinin bilinçaltı için “doğayı” temsil ederken bir başka kişinin bilinçaltı için “din veya camiyi” temsil ediyor olabilir; bir başka kişinin bilinçaltı için ise “yeşil dolarları” (parayı) temsil ediyor olabilir. Tüm semboller kişiye özeldir, neyi temsil ettikleri kişinin geçmiş yaşantılarıyla şekillenir.
Kappas ekolüne ait hipnoz uygulamaları ve zihin kuramı yaklaşımlarında rüya görmek bilinçaltının bir sürecidir ve “rüyalar”, gecenin hangi aşamasında görüldüklerine göre sınıflandırılmış olarak üç gruba ayrılır. Bunlar;
- Yönlendirilmiş Rüyalar – Uykunun ilk aşamasındaki rüyalardır. Gün içindeki olayları, düşünceleri tasniflemek ve saklamak için zihnin girişimleri bu aşamada olur.
- Öngörü Rüyaları – Zihin, geleceğin olaylarını tahmin etmek için işlem yapmaya başlar. Gündemdeki problemleri çözme girişimlerinde bulunur… (Videodaki “Köpek” örneği, “3 boyutlu futbol reklam panoları” örneği, “Edison” örneği…)
- Tahliye Rüyaları – Zihin gün boyunca aşırı yüklenen ve o sırada baş edemediği mesaj birimlerini tahliye etmek üzere işlemler yapar. Özellikle duygularla ilgili tahliye işlemleri yapar. Bu üç tip rüyanın en önemlisi üçüncü aşamada meydana gelen tahliye rüyalardır.
Rüyaların dinamiğini ve bu bahsettiğim “TAHLİYE RÜYALARI” konusunu, bu sayfada, aşağıdaki videoyu izlediğinizde daha iyi anlayacaksınız.
Rüyaları Hatırlamak ve “Rüya Tabiri” Kavramı
Bazı bilim insanları, rüyaların bilinçaltına açılan bir pencere olduğunu öne sürer. Bazı teoriler de rüyaların biz uyurken gerçekleşen ve beynimizi yenileyen bir aktivitenin aslında saçma bir sonucu olduğunu öne sürüyor. Bazı uzmanlar, rüya görme ihtiyacımız beynimizin “onarıcı” sürece aktif olarak katıldığının bir göstergesi olduğunu var sayarak, rüyalarımızı hatırlayamamamızın sebebini “uyku sırasında gerekli olan ve olmayan bilgilerin sınıflandırılmasından kaynaklanıyor olabilir” diye açıklıyor.
Bu teori, beynimizin bilgiyi işlerken rüya görmek suretiyle gereksiz şeyleri temizlediğini, önemli olan bazı kısa süreli anıları da uzun süreli belleğimize taşıdığını ileri sürüyor. Bu nedenle, rüyaları hatırlayan kişilerin genel olarak ezberleme yeteneklerinin diğerlerinden daha iyi olabileceği düşünülüyor.
Beynimiz bir rüyayı gerçekten bloke edebilir. Yani gördüğümüz birçok rüyayı ertesi gün hatırlamayız. Herhangi bir olayın gerçekten olup olmadığından emin olamayacak kadar canlı ve gerçekçi rüyalar gördüğünüz oldu mu hiç? Bu gerçekten rahatsız edici ve garip olurdu, değil mi? Deneyimlediğimiz bir rüya etkinliği o kadar gerçekçi ve o kadar yoğun olabilir ki, beynimiz o rüyayı gerçekten maskeleyebilir veya gizleyebilir. Böylece kişi uyanıklık halindeki deneyimleri ile rüya halindeki yaşantıları arasında çelişki yaşamaz. Bu açıdan baktığımızda, rüyaların bir çoğunu hatırlamamızın aslında normal olduğunu söyleyebiliriz. Yani beynimiz, hayal dünyamız ile gerçek dünya arasındaki farkı daha iyi anlayabilmemiz için rüyalarımızı unutmamızı sağlıyor olabilir.
Öte yandan, beyin aktivitemiz bazı rüyalarımızı daha kolay hatırlamamızı da sağlayabilir… Nasıl mı?
Beynimizde, bilgi ve duygularımızı işleyen “temporoparietal” adı verilen bir bölge var. Bilim insanları, bu bölgenin bizi “uyku içi uyanıklık” durumuna sokabileceğini, bunun da beynimizin rüyaları daha iyi kodlamasını ve hatırlamamızı sağlayabileceğini söylüyor.
Neuropsychopharmacology dergisinde yayınlanan bir araştırma, rüyalarını hatırlama oranları çok yüksek olan kişilerin temporoparietal bölgelerinde, rüyalarını pek de hatırlayamayanlara göre daha fazla aktivite olduğunu ileri sürüyor.
Neden Bazı İnsanlar Rüyalarını Hatırlarken Diğerleri Unutuyor?
Bazı bilim insanları, eğer biri uykusuna dikkat etmiyorsa, sürekli az uyuyorsa, o zaman kişinin REM uykusu miktarının da düşeceğini, dolayısıyla ertesi gün rüyalarını hatırlamalarının da zorlaşacağını belirtiyor. Yani uyku çok önemli.
Bazı araştırmacılar, rüyalarını hatırlayabilen insanlarda sık görülen en yaygın kişilik özelliklerine bakmışlar ve bu insanların yaratıcı düşünme, hayal kurma ve iç gözlem yeteneklerinin diğerlerinden daha yüksek olduğunu görmüşler. Yani araştırmacıların bir bölümü, insanın sadece “kişilik özelliklerinin” bile kişinin rüyalarını hatırlayıp hatırlayamayacağının bir göstergesi olabileceğini ileri sürüyor. Uyku kalitesine dikkat etmemelerine rağmen rüyalarını hatırlama oranı yüksek olan insanların ortak özelliklerinin, bu kişisel özellikler de olabileceği düşünülüyor.
Stres veya travmalar gibi bazı diğer faktörlerin de hatırlanma olasılığı daha yüksek olan çok canlı rüya veya kabuslar görmeye sebep olabildiği bilinmektedir. Örneğin, sevdiği birini kaybettikten sonra yas sürecinde olan biri, “ölüm” kavramı ile ilgili çok ayrıntılı ve canlı bir rüya görebilir. Ertesi gün bu rüyayı hatırlaması da ruh halini olumsuz etkileyebilir ve daha fazla stres veya endişeye sebep olabilir.
Rüya görmek uyku kalitesini etkiler mi?
Bazı kişiler, rüya görmenin sağlıklı bir uyku uyumamanın bir işareti olmasından endişe eder. Endişelenmeyin; rüya görmenin uyku kalitesini etkilemediği ortaya çıktı. Rüyaları hatırlayabilmek bazen bir sağlık durumu veya ilaç gibi başka bir şeyin işareti de olabilir. Örneğin, Pfizer firmasının “sigara bırakma ilacı” olarak ürettiği, ismini burada vermek istemediğim ilacı kullanan bazı kişiler, ilacı kullanırken çok canlı, HD kalitesinde rüyalar gördüğünü söylüyor. Muhtemelen prospektüste bu durum bir yan etki olarak yazıyordur, bilemiyorum. Ama görünen o ki yediklerimiz, içtiklerimiz, ilaçlar ve sistemimize aldığımız gıda veya ilaçlar da rüyaları hatırlama konusunda pozitif veya negatif etki yapabiliyor.
Bazılarının rüyaları diğerlerinden daha fazla hatırlamasını sağlayan bazı biyolojik farklılıklarımız olsa da, dikkate alınması gereken bazı tıbbi nedenler de var. Çalar saatler ve düzensiz uyku, rüya veya REM uykusu sırasında ani uyanmalara sebep olabilir. Dolayısıyla rüya görürken bir dış uyaran ile uyanırsak, REM sırasında uyanacağımız için o sırada görülen rüyaların hatırlanmasına neden olabilir. Uyku apnesi, alkol veya uykuyu bozan herhangi bir başka uyaran da rüyayı hatırlamaya sebep olabilir.
Bu nedenle, gece boyunca ne kadar sık uyanıyorsak, en azından kısa vadede rüyalarımızı hatırlamamız o kadar olası olabilir. Yani rüya görürken bizi uyandıran bir uyaran varsa rüya içeriğinin hatırlanması da o kadar olasıdır. Ancak rüyaları hatırlamak için saat başı alarm kurup uykunuzu bölmeyi düşünüyorsanız, yapmayın! Sağlıklı uyku uyumanız, ruh sağlığınız için hayati önem taşır.
Sizi uykunuzdan uyandıracak kadar rahatsız edici rüyalar mı görüyorsunuz? Ter içinde uyanıp kendinizi panik içinde kalbiniz hızla atarken bulabilirsiniz… ve az önce gördüğünüz rüyanın etkisiyle kendinizi kafanız karışmış ve korkmuş bir halde yatakta otururken bulabilirsiniz. Sizi düzenli olarak uyandıran kötü rüyalar veya kabuslar görmenin her zaman normal olmadığını bilmelisiniz. Bu durum sık sık oluyorsa, bir hekime başvurmanız en iyisidir.
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tanısı olan kişiler de travmalarıyla ilgili çok canlı kabuslar görebilir. Ayrıca gece yeterince uyumanıza rağmen gün içinde kendinizi aşırı yorgun hissediyorsanız, bu da yardım almanızı gerektiren bir uyku probleminin işareti olabilir. Unutmayın; herhangi bir noktada rüyalarınızın içeriği ya da rüyalarınızı hatırlamak sizde stres veya endişe hali yaratıyorsa, bu konuda bir doktorla konuşmayı düşünmelisiniz.
Araştırmacılar bile rüya görmemizin sebebinden hala tam olarak emin değilken, rüyaların hatırlanmasının da hatırlamamanın da gayet normal ve sağlıklı bir şey olduğunu bilmek rahatlatıcı bir bilgi, değil mi? Rüyalarınızı hatırlamanız, iyi uyumadığınız anlamına gelmediği gibi, kesinlikle “normal olmadığınız” anlamına da gelmiyor.
Rüyalarınızı Nasıl Hatırlarsınız?
Aslında, bir rüya görürken o sırada uyanmazsanız, onu hatırlayamazsınız. Hatırladığınız rüyalar, uyandığınızda devam eden rüyalardır. Rüyaları hatırlamanın zor olmasının nedenlerinden biri de hafızayla ilişkili beyin kimyasalının (norepinefrin) ve beynin hatırlamaya yardımcı olan elektriksel aktivitesinin, rüya görürken en düşük seviyelerinde olmasıdır.
Rüyalarınızı hatırlamanıza yardımcı olmanın yollarından biri, uykuya dalarken kendinize rüyanızı hatırlamak istediğinizi söyleyerek uykuya dalmaktır. Son düşünceniz bu olduğunda, uyanırken hafızanızda hala en azından birazcık da olsa biraz hatırladığınız bir rüyayla uyanma olasılığınız daha yüksek olabilir.
Hatırlama işlemi en ufak bir dikkat dağınıklığıyla kolayca baltalanabilir. Bu yüzden uyanır uyanmaz rüyanızın mümkün olduğunca büyük bir bölümünü hatırlamaya çalışmalısınız. Hatırlamaya çalışmak yetmez; sakın yataktan kalkmayın veya başka bir şey düşünmeyin. Yapmanız gereken en önemli şey; rüyanızla ilgili hatırladığınız her şeyi mümkün olduğunca hızlı şekilde kavramaya çalışın ve bunları hemen yatağınızın yanında başucunuzda bulunduracağınız bir deftere veya kağıda hemen yazın. Yazmazsanız unutacağınızın garantisini verebilirim.
Bol bol tahliye rüyaları görmeniz dileğiyle…