Fahrettin Kerim Gökay Cad.

No:111 D:2 Kadıköy | İstanbul

+90 539 914 23 10

bilgi@hypnotistanbul.com

Pts - Cts: 10:30 - 18:00

Randevu ve İrtibat Saatlerimiz

Hipnoz: Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Hipnoz, telkin ile oluşturulan, konsantrasyon ve odaklanmanın en üst düzeye ulaştığı özel bir bilinç halidir. Bu zihin durumu sırasında kişi telkinleri  yükselmiş bir dikkat içinde dinler, anlar ve gönüllü katılımla uygular. Hipnoterapi veya hipnotik telkin olarak da adlandırılan “Hipnoz”, odaklanma ve konsantrasyonun en üst düzeye ulaştığı zihin durumu olduğundan bilinenin aksine, kişi kendinden geçmez, bildiğimiz anlamdaki bir gece uykusu gibi bir uyku durumu değildir. Hipnozda olan kişi uyumaz. Her zaman kontrol sahibidir. Hipnoz, istemediğiniz davranış ve alışkanlıklarınız üzerinde kontrol kazanmanıza yardımcı olur. Hipnoz altında olduğumuzda genellikle çok sakin ve gevşemiş hissederiz ve telkinlere çok daha açık oluruz. Hipnoz genellikle sözel telkin ve tekrarlamalarla, zihinsel imgeler kullanarak, belli telkin kalıpları ve teknikler kullanmak suretiyle bir Hipnotist’in (veya Hipnoterapist’in) yardımı ile yapılsa da bir Hipnotistin yardımı olmadan da oluşabilen çok doğal bir zihin durumudur. Hepimiz her gün birkaç kez doğal olarak hipnotik zihin durumuna zaten gireriz. Bu yüzden hipnozun filmlerde görüldüğü gibi bir şey olmadığını anlamak önemlidir. Hipnoz hakkında doğru sanılan yanlışlar ve tüm detaylı bilgi, ana menüdeki “Hipnoz Nedir?” sayfasındadır.

Hipnoterapi; hipnoz ile yapılan terapidir. Hipnoz, tedavinin kendisi değil, bir araçtır. Kendimizde değiştirmek veya geliştirmek istediğimiz çok çeşitli alanlarda davranış değişikliği oluşturmak amacıyla hipnozun kullanıldığı, hipnoz altında uygulanan terapi sürecine denir. Bir nevi “bilinçaltı düzeyde verilen davranışsal yeniden öğrenme” dir. (örneğin; fobilerden kurtulmak, çeşitli alanlarda gelişim ve motivasyon sağlamak, danışanın kendinde istemediği düşünce ve davranış kalıplarının değiştirilmesi, istenmedik alışkanlıklardan kurtulmak gibi). Hipnozla terapi (Hipnoterapi) kişinin kendisinde gerçekleştirmek istediği değişiklikleri gerçekleştirmesi konusunda veya kendisinde geliştirmek istediği herhangi bir konuda yapıldığında değişim ve gelişim gayet hızlı ve başarılı bir şekilde gerçekleşir.

Zannedilenin aksine, hipnoz bir kendinden geçme hali ya da bildiğimiz anlamdaki bir uyku hali değildir. Hipnoz sırasında kişi UYUMAZ. Kişi, söylenenlerin tamamen farkındadır. Herhangi bir hipnoz seansı eğer biraz uzun sürerse, bazen bazı kişiler hipnoz anının o keyifli ve sakin duygusu nedeniyle bir süre sonra kendi isteğiyle normal uykuya da geçebilir. Ama uyuyan bir kişi, telkinleri almaz. (Hipnoz uyku değildir). Kişi uyusa ve hipnoterapist kişiyi uyandırmasa bile, bir müddet sonra hipnoz hali sığlaşır ve kendiliğinden kaybolur. Yani kişi kendiliğinden uyanır ve normal bir kısa uyku uyuyup uyanmış olur. Hipnozdayken kişiler uyumaz, zaten uyuması da hedeflenmez. Kişi gevşemeden dolayı uyuyakalırsa telkinleri alamaz, dinlendirici bir şekerleme yapmış olur. Unutmayınız ki hipnoz, bildiğimiz anlamdaki bir uyku hali değildir.

Hayır. Zaten hipnoz bir inanç biçimi değildir. Her insanın doğasında olan, odaklanma ve konsantrasyonun en üst düzeye ulaştığı çok doğal bir zihin durumudur. Hipnoza girmek için hipnoza inanıyor ya da inanmıyor olmanız fark etmez. Ancak hipnozun en iyi sonuçları vermesi için elbette sizin de işbirliğiniz gereklidir. Unutulmamalıdır ki hipnotize olmak istemeyen biri kendi isteği dışında hipnotize edilemez. Hipnoz, iki kişinin etkileşimiyle gerçekleşir. Hipnotist kişinin hipnotik zihin durumuna girebilmesi için kişiye rehberlik eder; yani bazı yönergeler ve telkinler verir, hipnotize edilen kişi ise bu yönergeleri takip ederek hipnotik zihin durumuna ulaşır. Yani hipnoz çalışmaları iki kişi arasındaki bir iletişim sürecidir. Bu nedenle hipnoza inanmanız gerekmez, ancak işbirliğiniz ve hipnozu deneyimlemek için kendinize izin vermeniz, yani hipnotistin yönergelerini gönüllü olarak takip etmeniz önemlidir.

Destek alınacak olan konuya göre değişmekle beraber, ihtiyaç duyulacak seans sayısı kişiden kişiye göre daha az ya da çok olabilir. Herhangi bir konu için kaç seans gerekeceğini önceden bilmek imkansızdır. Ama en önemlisi şudur ki; belki de yıllardır sizinle olan bir problemi bir veya iki seansta gidermeyi beklemek gerçekçi bir beklenti olmaz. Hiçbir yöntem, sihirli bir değnek gibi “bir seansta her problemi çözen bir mucizevi bir yöntem” olarak görülmemelidir. Her insanın hipnozla etkileşimi farklı olduğu gibi her insan için problemin kaynağı da farklı farklıdır. Bu yüzden kişiye önceden herhangi bir “kesin seans sayısı” vadetmek veya bu konuda “Kesin çözüm! , %100 başarı! , Garanti çözüm!” gibi kelimeler kullanmak etik bir yaklaşım olmasa da hipnoz, birçok konuda o kadar hızlı çözüm sağlıyor ki sonuçlar ve değişim süresinin hızı çok şaşırtıcı olabiliyor. Örneğin sadece 2 seansta herhangi bir fobisini yenenler olduğu gibi, aynı konu için 7-8 seansa ihtiyaç duyabilenler de olabilir. Kişiye “x adet seansta uçuş fobisini garanti hallediyoruz” gibi vaatler vermek etik değildir. Her kişi farklıdır, dolayısıyla sonuca ulaşma hızı, süreç, gelişim hızı ve değişimin başarısı kişiden kişiye göre farklılık gösterebilir.

İlaç tedavisinin şart olduğu psikiyatrik hastalıklarda bile aynı konuda aynı ilacı kullanan iki kişiden biri ilaçla 6 ayda iyileşirken bir diğeri 3-4 sene ilaç kullanabilir, önceden “kesin sonuç ve x adet seans” vaadi ne hipnoz için ne başka bir yöntem için gerçekçi bir beklenti olmaz. Tüm terapiler bir “süreç”tir ve herkesin süreci kendi hızında seyreder.

Hipnoterapide seanslar arasında belli bir süre olması (yaklaşık 4-7 gün gibi), hipnoterapinin en verimli şekilde etki göstermesi için şarttır. Bu süre içinde konuya göre değişmekle beraber, bazı konularda danışanın bazı ödevleri yapması beklenebilir Bilinçaltının hipnoz seansında verilen telkinleri işlemesi ve içselleştirmesi için seanslar arasında 4-7 günlük bir sürenin geçmesi idealdir. Bu yüzden seanslar her gün yapılmaz, genelde birer hafta arayla yapılır ki hafta içinde bilinçaltı telkinleri işlesin, bünyeye entegre etsin ve içselleştirip çıkarımlar yapsın.

Özet olarak; herhangi bir konuda gerekli olan ortalama seans sayısı, ne konuda hipnoz desteği alındığına göre değişiklik gösterdiği gibi kişinin özelliklerine göre de değişiklik gösterir. Her kişi farklıdır. Her insanın motivleri, o sorunla ilgili geçmişi ve sebepleri, problemin bileşenleri, probleme eşlik eden başka unsurlar olup olmadığı, fizyolojik bir temeli de olup olmadığı, hatta herkesin hipnozla olan etkileşim yeteneği de farklı farklı olduğu için seans sayısı konusunda herhangi bir konuda “X adet seansta %100 garanti çözüm…” gibi temelsiz cümleler kurmanın etik ve dürüst bir yaklaşım olmadığını hatırlamanız önemlidir. Hipnoz genellikle çok hızlı ve çok başarılı sonuçlar alınabilen harika bir araç olsa da beklentilerinizi doğru perspektifte tutmanız önemlidir. Seans sayısının konuya ve kişiye göre değişiklik gösterdiğini yukarıda vurgulamış olsak da bir fikir vermesi açısından illa bir seans sayısı söylemek gerekirse diyebiliriz ki; birçok konu için genellikle ortalama 4 ile 8 seans arasında gerekebilir ve ihtiyaç duyulan seans sayısı kişiden kişiye göre daha az ya da daha fazla olabilir. Sadece 1 seansta değişim beklentisi, gerçekçi bir beklenti değildir. Ancak bazı komplike olmayan basit sorunlarda sadece 1-2 seansta sonuç alındığında da şaşırmıyoruz doğrusu. Yine de kaç seans gerekeceğini veya ne kadar fayda göreceğini kesinlikle önceden bilemeyiz çünkü her kişi farklıdır, herkesin problemi kendine özgüdür, herkesin probleminin niteliği, bileşenleri ve sebepleri farklıdır. İlaçlarda da aynı şey geçerli değil midir?.. Mesela bir doktor, hastasında problemi aşmak için ilaç yazsa, ve hastası ona “kaç kutu kullanınca %100 sonuç alacağım” diye sorsa, bunun herkes için geçerli olan net bir cevabı olmaz. Kimisi daha hızlı iyileşiyor, kimi daha uzun süre ilaç kullanabiliyor, kimine de ilaç pek fayda etmeyebiliyor öyle değil mi?. (Corona virüs de öyle değil midir? Herkeste farklı etkisi oluyor. Kimisi 3-4 günde atlatıyor, kimi hastanelik oluyor 1 ay hastanede yatıyor, entübe ediliyor, kimi de başarısız oluyor.. Yani vefat ediyor. Oysa virüs, aynı virüs.. kullandıkları ilaçlar da aynı… ama kişiler farklı!.. Bu nedenle herkeste farklı etkisi olabilir). Yani süreç ve sonuçların niteliği, kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bunu önceden kimse bilemez.  Ancak Hipnoz, bir çok konuda yüksek başarı şansı sunan oldukça etkili bir yöntemdir.

İnsanların hipnoz ile ilgili en çok korktukları şey hipnoz altındayken kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesi, sırlarının öğrenilmesi, hatta istemedikleri davranışların yaptırılması veya hipnozdan çıkamama gibi mitlerdir. Şunu bilmekte fayda vardır ki kişi kendi isteği olmadan hipnoza sokulamaz. Zannedilenin aksine, hipnoz bir kendinden geçme hali ya da bildiğimiz anlamdaki bir uyku hali değildir. Hipnoz esnasında veya seans sırasında kişi konuşulanların, söylenenlerin tamamen farkındadır.

Hayır. İnsanlar hipnoz halindeyken, sonradan pişman olacağı ya da kişiliğine uygun olmayan bir şeyi ne söyler ne de yapar. Bu tür şeyler ancak filmlerde olur. “Gözlerime bak ve uyu” gibi terimler de sadece filmlerde olan sözlerdir ve gerçeklerle bağdaşmaz. Hipnoz sırasında telkinler her ne şekilde ve her ne teknikle verilirse verilsin hiçbir telkin insanlara normalde yapmayacakları şeyleri yaptıramaz. Hiç kimse hipnoz altında normalde istemediği şeyleri söylemeyeceği gibi, normalde yapmayacağı şeyleri yapmaz. Kişi hipnoz halindeyken, söylediğinde daha sonra pişman olacağı hiçbir söz veya  davranışta bulunmaz. Kişinin etik ve sosyal değerleriyle çatışan veya kişinin kendi isteğine paralel olmayan her türlü telkin zihin tarafından mutlaka geri çevrilir. Hipnoz sırasında telkine açık olmamıza rağmen, hipnozun davranışımız üzerindeki kontrolümüzü kaybettiren bir durum olmadığını bilmek önemlidir. Hipnoterapist telkinerde danışanın istemediği konularda ısrarcı olursa trans hali kendiliğinden hafifler, yüzeyselleşir  ve kısa bir süre sonra da kendiliğinden sıfırlanır. Hipnozda kişinin kendi isteğinin dışındaki bir konuda telkin verilirse o telkinler kişide bir değişimi yaratmaz. Hipnoz sadece ve sadece kişinin kendisinde gerçekleştirmek istediği değişimi gerçekleştirmesi konusunda etkili olur, yani sadece kişinin kendinde yaratmayı hedeflediği ve istediği değişime paralel olan telkinleri kabul eder. Örneğin; uçak fobisi için gelmiş birisi sadece uçak korkusundan kurtulmayı kendisi de istediği için hipnoz desteği almaktadır. Dolayısıyla hipnoz sırasında uçak fobisi ile ilgili telkinler bilinçaltı tarafından kabul edilip değişim gerçekleştirse de o kişiye “hazır hipnoza almışken sigarayı da bıraktırayım” düşüncesiyle sigarayla ilgili telkinler verseniz de kişi hipnozla da olsa sigarayı bırakmaz. Hipnoz sadece kişinin bilinçli zihniyle de kendisinde değişim yaratmaya istekli olduğu konularda faydalı olur. İstemediği konularda ise bir fayda sağlamaz. Bu yüzdendir ki “Hipnoza giren kişi hipnoz yapanın tüm söylediklerini aynen kabul edip aynen uygular” demek doğru olmaz.

Hayır. Hipnotize olmayı istemeyen birisi hipnozu deneyimlemeyi istemiyorsa kendi isteği dışında hipnotize edilmesi mümkün değildir. Hipnoz böyle bir şey olsaydı tüm toplumlar kolayca zombi gruplarına dönüşmezler miydi? Hipnoz, iki kişinin etkileşimiyle gerçekleşir; hipnotist, yönergeler (direktifler) verir, hipnotize edilen kişi ise bu yönergelere karşılık tepki verir. Bu bir iletişim sürecidir. Kişi hipnoz olmak istemiyorsa, işbirliği yapmazsa hipnotize olmaz. Hipnoz seansında seansa devam edip etmemek de tamamen kişinin kendi kontrolündedir. Kişi hipnoz altına girip girmemeye kendisi karar verir. Elbette bunu her zaman bilinçli olarak yaptığımız söylenemez. Zira sürekli tekrarlayan reklamlara maruz kalmak da de bir çeşit telkin değil midir? Bu da aslında farkında olmadan telkin aldığımız anlamına gelir.

Hayır. Hipnozun yaklaşık 250 yıllık tarihinde, hipnozdan uyanamayan yada uyandırılamayan hiçbir vaka rapor edilmemiştir. Hipnozdan uyanamamak şehir efsanesidir. Uzayan hipnoz seanslarında hipnoz anının keyifli ve sakin duygusu nedeniyle kişi bir süre sonra kendi isteğiyle normal uykuya geçebilir. Hipnoterapist uyandırmasa bile bir müddet sonra trans hali sığlaşır, hafifler ve kendiliğinden kaybolur. Kişi normal bir uyku uyuyup uyanmış olur. Gürültü ve ani sıcaklık değişimleri de spontan olarak trans halini kesebilir.

Hipnoza girebilme yetisine hipnotizabilite, yani “hipnoza yatkınlık” denir. Herkesin hipnoza yatkınlığı (ve hipnoza girme yeteneği) farklı olsa da evet, herkes hipnoza girebilir. Özellikle çocuklar ve gençler, hayal güçleri çok iyi ve telkine çok yatkın olduklarından, hipnozla etkileşimleri yetişkinlerden çok daha iyidir. Yaş ilerledikçe hipnoza yatkınlık giderek azalır. Genel olarak toplumun %10-15’inde hipnoza yatkınlık düşük seviyededir. (Bu demek değildir ki bunlar hipnoza giremez. Herkes hipnoza girer). Bu kesim, “hafif hipnoz” dediğimiz bir hipnotik deneyim yaşar. Toplumun %70-80’inde orta düzeyde bir yatkınlık, %10-15’inde ise yüksek düzeyde bir yatkınlık vardır. “Yatkınlık” dediğimiz şey hipnoza girip giremeyeceği anlamında değildir. Herkes hipnoza girer ve zaten hepimiz gün içinde en az 3-5 kere hipnoza giriyoruz. Hipnozu gündüz hayal kurarken yaşadınız, sevdiğiniz bir programı seyrederken ya da sürükleyici bir kitap okurken yaşadınız, bir işe dalmışken size seslenen kişinin sesini duymadığınız anlarda yaşadınız…  “Yoo, ben bunların hiç birini yaşamadım” diyorsanız da en azından her gece uykuya dalmadan hemen önceki dakikalarda yaşıyorsunuz hipnoz halini. Uykuya dalmadan hemen önce ve uykudan yeni uyanırken bu hipnoz halini yaşarız. (Alfa ve Theta beyin dalgaları).  İşte bu örneklerde yaşadığınız durumlar, her gün yaşadığınız ve çok doğal olarak meydana gelen hipnoz durumlarıdır. Günümüzde hipnozu deneyimlemek için bir hipnoterapiste gittiği halde hipnoza giremediğini düşünen kişiler kendilerinin “hipnotize edilemez kişiler” kategorisinde olduklarını düşünebilirler. Evet, bazı insanlar daha çabuk ve kolay hipnotize olurlarken bazıları hipnoza karşı doğal bir direnç taşırlar. Ancak bu durum o kişilerin hipnotize edilemez kişiler oldukları anlamına gelmez. “Hipnoza girebilen kişiler zayıf kişilerdir, ben çok zekiymişim onun için beni hipnotize edemiyorlar” veya “Ben hipnotize edilemez kategorisindeymişim”, veya “beni kimse hipnotize edemez” düşünceleri doğru değildir. Eğer kişi hipnotize olmak istemiyorsa elbette kimse sizi isteğiniz dışında hipnotize edemez. Kişinin hipnozla ilgili korkusu varsa, kişi ile hipnoterapist arasında güven ve sempati bağı oluşmamışsa, (ki bu da çekinceye sebep olur), kişinin hipnoz hakkında fazla bilgisi olmaması nedeniyle tedirginliği varsa elbette kişi hipnoza girmekte zorluk yaşayabilir… ama  bu engeller ortadan kaldırıldığı sürece herkes kolaylıkla hipnoza girer. Bu arada her insanın algılama modeli ve öğrenme dinamikleri farklı olduğu gibi, herkesin hipnotik telkin alış modeli de farklıdır. Bu yüzden herhangi bir insanda başarılı olan bir hipnoz tekniğinin diğer bir insanda da aynı sonucu vermemesi çok normaldir. Bazı hipnoterapistler, her kişide aynı hipnoz tekniğini kullanarak hipnoz yapmaya çalışmaktadırlar. Kişi hipnoza girmeyince de “sen hipnoza yatkın değilsin, hipnotize edilemeyen kategoridesin” diyebiliyorlar ama bu doğru değildir. Herkes hipnoza girebilir. Unutmayın ki hipnoz, “size yapılan bir şey” değildir; sizin kendi kendinizi hipnotik zihin durumuna almanız için hipnoterapistinizin size rehberlik ettiği bir uygulamadır. Hipnoterapist sizi hipnotik zihin durumuna ulaştırmada sadece rehberlik yapar. Talimatları harfiyen uygulama konusunda gayretli ve istekli olursanız, kolayca hipnoza girmeyi öğrenirsiniz. Hafif hipnoza giren kişiler de her seansta daha derin hipnoza girer. Hafif hipnoza girenler birkaç seans içinde derin hipnoza da girebilir duruma gelirler. Hipnozun zekayla bir alakası yoktur. Hatta zeki kişiler ve imgeleme yeteneği yüksek olan ve hayal gücü geniş olan kişiler çoğu zaman daha kolay hipnoza girerler. Kısacası; herkes hipnotize edilebilir olsa da herkes  aynı teknik kullanılarak hipnotize edilmez. Hipnoz teknikleri çok çeşitlidir. Kimi danışan daha direkt ve literal telkine yatkınken kimisi endirekt, çıkarımlarla algılayan, dolaylı anlatımlara daha yatkın bir iletişim modeline sahiptir. Kimisi ise analitik düşünce yapısına sahiptir. Kişinin yapısına uygun bir hipnoz tekniği uygulandığı sürece ve kişi de deneyime açıksa ve istekliyse, herkes hipnotize edilebilir. Hipnotist, hipnoz seansında kişinin telkin edilebilirlik modeline uygun olan doğru tekniği kullanırsa ve kişi de hipnoza girmek konusunda kendisine ve hipnotiste yardımcı olursa; yani talimatları uygulama konusunda titiz ve istekli olursa, hipnoza girememesi için hiçbir sebep yoktur. Hipnotize edilemeyecek kişi yoktur. Hipnotize etme konusunda yetersiz teknik bilgiye sahip hipnotist vardır, ya da hipnoza girmeyi istemeyen süje vardır. Yani tedirgin olduğu için kendi önüne engel koyan birisi hipnoza girmekte zorluk yaşayabilir ancak hipnoterapist o tedirginliği giderdiğinde süje çok kolay bir şekilde hipnoza girebilir. Alzheimer hastaları, bunama halindekiler, çok yaşlılar, çok küçük çocuklar, ağır akıl hastaları ve zeka özürlüler hariç, kişinin zihinsel işlevlerinde, sosyal, uyumsal becerilerinde yetersizlik veya sınırlılık yoksa, ve kişinin telkin edilebilirlik modeline uygun olan doğru teknik kullanıldığı sürece her insan hipnotize edilebilir. Hipnozla başarılı sonuç almak kişinin ne kadar derin hipnoza girebildiğiyle doğru orantılı değildir; “Kuyudan bir kova su almak için kovayı kuyunun en derin noktasına daldırmanız şart değildir.” Kişi hafif hipnoza da girse derin hipnoza da girse sonuç almak mümkündür. Sonuç alma hızı ise kişiden kişiye göre değişebilir ki bunun nedeni de derin veya hafif hipnoza girmiş olması değil, sorunun yoğunluğu, bilinçaltı ilişkilendirmelerinin adedi, niteliği, geçmiş deneyimleri, sahip olduğu dirençlerin yoğunluğu ve benzeri değişkenlerdir. Her kişi farklıdır, dolayısıyla hipnoz deneyimi ve sonuca ulaşma hızı da her kişi için farklıdır.

Hipnozun oluşmasında şu üç temel unsur çok önemlidir: Gönüllülükkonsantrasyon ve hayal gücü. Hipnoz haline girebilmek için önce hipnoza girmek konusunda gönüllü ve istekli olmak gerekir. Gönüllü ve istekli olan kişi, hipnoterapistin telkin cümlelerine tüm dikkatini verir, yoğunlaşır, ve kendi istediği konuda verilen telkinlerle hipnozu istekli olarak deneyimlemeye çalışarak hipnoterapistiyle işbirliği yapar. Söylenen telkinlerin içeriğini hayal ederek hipnoterapiste ve dolayısıyla kendine yardımcı olur. Buradan da anlaşılabileceği gibi, bir kişinin hipnoza girebilmesi için öncelikle hipnoza ve değişim yaratmaya kendisinin de gönüllü olması, sonra konsantrasyon ve hayal gücünü kullanmaya gayret göstermesi ve hipnotistin talimatlarını takip etmesi zorunludur. Hipnoz bir sihirli değnek değildir; yani isteksiz ve gönülsüz olan biri zorla veya farkında olmadan hipnotize edilemez. Hipnoza giren kişiler ise eğer değişime gönüllü değillerse, yani aslında istemedikleri bir konuda telkin verilse bile o telkinler bilinçaltı tarafından içselleştirilmez, reddedilir.

Hayır. Hipnoz durumundayken kişi şuurunu kaybetmez. Tam tersine, farkındalığı maksimum düzeydedir. Hipnoz sürecini tamamen hissedebileceksiniz, hipnozdan çıkınca tüm konuştuklarınızı ve seans sürecini hatırlayacaksınız, çok hoş, dinlenmiş ve gevşemiş olarak, olan biten her şeyin farkında olacaksınız. Birçok insan, filmlerde gördüklerinden olsa gerek, hipnozun zihin kontrolü olduğunu düşünüp şuurunu ve kontrolünü kaybedeceğini düşündüğünden dolayı hipnozdan çekinebilir ya da söylenenleri hatırladığı için hipnoza giremediğini düşünüyor olabilir. Eğer hipnoz doğru tekniklerle doğru bir şekilde uygulanmışsa, hipnotik testler ve hipnoz soırasında derinliği ölçen testle yapılmışsa, tecrübeli bir hipnoterapist kişinin hipnoza ne ölçüde girebildiğini kolaylıkla tespit edebilir ve kişi de hipnotik deneyimin etkilerini hissedebilir. Hipnotist “convincer” dediğimiz bir takım tekniklerle kişinin hipnoza girmenin nasıl bir şey olduğunu kişiye hissettirebilir. (Seans öncesinde ve seans sırasında). Ortalama bir hipnoz seansı 20 ila 40 dakika arasında sürer anca bazen 1 saatlik seanslar da olabilir, kişinin hipnozla etkileşimi çok iyi ise ve üstünde çalışılan konu yüzeysel bir konu ise, hipnotik zihin durumunu oluşturma ve telkinleri aktarma süreci toplamda 15 dakika da olabilir. Hipnoz sırasında telkinler her ne şekilde ve her ne teknikle verilirse verilsin hiçbir telkin insanlara normalde yapmayacakları şeyleri yaptıramaz. Hiç kimse hipnoz altında normalde istemediği şeyleri söylemeyeceği gibi, normalde yapmayacağı şeyleri yapmaz. Kişinin etik ve sosyal değerleriyle çatışan, kişinin kendisi için faydalı olmayacak her türlü telkin, zihin tarafından mutlaka geri çevrilir. Hipnoz sırasında telkine açık olmamıza rağmen, hipnozun davranışımız üzerindeki kontrolümüzü kaybettiren bir durum olmadığını bilmek önemlidir. Hipnoterapist, danışanın istemediği telkinlerde ısrarcı olursa, trans hali kendiliğinden hafifler, yüzeyselleşir  ve kısa bir süre sonra da kendiliğinden sıfırlanır.  Bu durumun tek istisnası psikiyatride “narko-analiz” denilen, yani damardan ilaç verilerek kişi uyku ve uyanıklık arası bir hâle sokularak oluşturulan hipnoz halidir ki bu uygulama da yasal ve etik değildir. Bildiğimiz gece uykusu gibi bir uyku hali, hipnoz değildir. Yani; UYKU, hipnoz değildir! Kişi uyursa, telkinleri alamaz. İnsanlar hipnoz halindeyken, sonradan pişman olacağı ya da kişiliğine uygun olmayan bir şeyi ne söyler ne de yapar. Bu tür şeyler ancak filmlerde olur. “Gözlerime bak ve uyu” gibi terimler de sadece filmlerde olan sözlerdir ve gerçeklerle bağdaşmaz.

Evet, hipnoterapistlik bir uzmanlıktır. Hipnoterapi, “hipnoz ile tedavi” demektir. Hipnoterapistler Hipnoz konusunda ve bunun klinik kullanım alanları ve teknikleri konusunda eğitim almış hipnoz uzmanlardır. Türkiye’de mesleki terimler sözlüğünde “hipnoterapistlik” adı verilmiş bir uzmanlık alanı olmasa da, aslında dünyada kabul gören bir “hipnoterapistlik” ünvan ve kavramı mevcuttur. “Hipnoterapist kimdir ve ne yapar” sorusu, ABD’de “Mesleki Ünvanlar Federal Sözlüğü”nde 1973’ten beri tanımlıdır. 1968’de kurulan ve 52 yılın üzerinde geçmişiyle ABD’de çapında ulusal akreditasyona sahip dünyanın ilk Hipnoterapi Akademisi HMI (Hypnosis Motivational Institute) ‘ın kurucusu ve Hipnoz’un dünyaca kabul görmüş duayenlerinden sayılan John Kappas, 1973 yılında ABD’nin “Mesleki Ünvanlar Federal Sözlüğü” ne giren “Hipnoterapist” ünvanın tanımını yapan kişidir. “Hipnoterapist kimdir ve ne yapar” sorusunun dünyaca kabul görmüş tanımı, Amerika’nın “Mesleki Ünvanlar Federal Sözlüğü”nde 1973’ten beri, şu anda da yürürlükte olmak üzere şu şekilde tanımlıdır:

Motivasyonu artırmak veya davranış biçimini değiştirmek için danışana hipnotik durumu yükleyen kişidir. Danışan ile problemin doğasını belirlemek için görüşür. Hipnozun nasıl işlediğini ve hipnoz sırasında neler yaşatacağını danışana açıklayarak hipnotik duruma girmesi için onu hazırlar. Bazı hipnotik testler uygulayarak danışanın “fiziksel telkin edilebilirlik” ve “duygusal telkin edilebilirlik” derecesini belirler. Sonra danışanda hipnotik durum oluşturur. Problemin analizini ve uygulanan bu hipnotik testlerin yorumunu temele alarak hipnotik teknikleri ve yöntemleri danışana göre uyarlar ve uygular. Gerekli gördüğü durumlarda danışana oto hipnozu öğretebilir.

Buradaki “fiziksel telkin edilebilirlik” (physical suggestibility) ve “duygusal telkin edilebilirlik” (emotional suggestibility) terimleri J. Kappas’ın (1925–2002)’ın 30 yıllık araştırmaları sonucunda dünya hipnoterapi literatürüne kazandırdığı iki teknik terimdir. “Duygusal olup olmamak” ile alakalı bir durum değildir; süjenin dolaylı telkinlere mi yoksa direkt telkinlere mi daha yatkın olduğu konusuna işaret eder.

“Hipnoterapist kimdir” sorusunun mesleki tanımı bugüne kadar bir değişikliğe uğramaksızın Amerika’nın Mesleki Ünvanlar Federal Sözlüğü’nde bu şekilde tanımlıdır. “Hipnoterapist” kavramı henüz Türkiye’nin mesleki terimler sözlüğünde tanımlanmamıştır. Bu nedenle “hipnoterapistlik diye ayrı bir meslek yoktur.

Dikkat ederseniz yukarıdaki evrensel tanımda ne “teşhis” veya “tedavi” den bahsedilmiş, ne de herhangi bir meslek mensubu olma şartı aranmış. Zira yurt dışında Hipnoterapistlik yasalarda ayrı bir mesleki eğitim alanı olarak tanımlandığı için, Hipnoterapist’in literatürdeki bu resmi tanımında hekim olma şartından da bahsedilmemiş olduğu görülmektedir.

ANCAK: Hipnoz bir araçtır ve ne amaçla kullanıldığına dair yasalar vardır. Dünyanın diğer ülkelerinde de, tıp hekimi olmayan hiç kimse, hipnozu “tedavi” amaçlı konularda kullanmaya yetkili değildir. Hipnoterapi, “hipnozla terapi” yani “tedavi” anlamına gelir. Hipnoz ise bir araçtır ve tedavide kullanımı olduğu gibi, tedavi dışında kalan konularda da çok çeşitli kullanım alanları vardır. Hipnoz ve Hipnoterapinin farkını bilmeniz önemlidir.

Hipnoterapi’nin İngiltere’de konumlandırılması ise şu şekildedir gelişmiştir; 2002 yılında İngiltere Eğitim Bakanlığı, “Hipnoterapi” ile ilgili, kendi ulusal mesleki yeterlilik temellerine dayanan bir “Ulusal Meslek Standartları” geliştirdi. Bu standartlar Hipnoterapist’lerin aldığı hipnoz eğitiminin standartlarını da belirlemiş oldu. İngiltere’nin “Nitelikler ve Müfredatlar Müdürlüğü” şemsiyesi altında ve Ulusal Yeterlilikler Çerçevesi’ne dayalı olarak belirlenen bu “ulusal meslek standartları” ile beraber Hipnoz uzmanlığı, İngiltere’de tıp, psikoloji veya psikiyatri gibi herhangi bir meslek grubunun tekeline verilmeksizin, tek başına bir uzmanlık olarak konumlandırılmış durumda.

Özet olarak, dünyanın birçok modern ülkesinde hipnoz ve hipnoterapistlik ya ayrı bir uzmanlık alanı ve özgün bir meslek olarak konumlandırılmış durumda. Kısıtlamalar getirilen bölge ve ülkeler olsa da, bu kısıtlamaların amacı ve içeriği: hipnozun hastalık tedavisi veya tıbbi teşhis veya “tedavi” amacıyla kullanılmasını engellemek için olan, sağlık alanındaki kullanımına yönelik kısıtlamalardırTabi ki “teşhis ve tedavi” sadece ve sadece tıp mensuplarına bırakılması gereken bir süreçtir. Sadece hipnoz değil, tıp mensupları haricindeki hiçbir uzmanlık alanı, hastalık tedavisi için hipnoz veya herhangi başka bir uygulama yapamaz. Hipnozun tek kullanım alanı psikiyatri veya hastalık tedavisi olmadığı için, hipnozun; hastalık tedavisi veya tıbbi uygulamaları dışında kalan diğer kullanım alanlarında hipnoz uygulamaları yapılabilmesi, hipnozu öğretme, veya hipnoz öğrenme ile ilgili dünyadaki diğer bir çok ülkede herhangi bir kanuni kısıtlama yoktur. Gösteri amaçlı sahne hipnozu gibi şovların bir çok ülkelde yasaklanmasının sebebi ise hipnoz gibi değerli bir uygulamanın imajının zedelenmemesi içindir.

“Eğitiminize katılırsak vereceğiniz sertifika bana uygulayıcı yetkisi verecek mi? Sertifika bana Sağlık Bakanlığı onaylı hipnoz yapma yetkisi veriyor mu?…” Dünyanın tüm ülkelerinde ve Türkiye’de hipnoz alanında açılan özel kurslarda verilen sertifikalar, “hekim, psikolog, psikiyatrist” ve benzeri meslek gruplarından olmayan hiç kimseye sağlık bakanlığı nezdinde bir teşhis veya tedavi uygulama yetkisi veremez. “Sertifikalı Hipnoz Eğitimi” kapsamında verilen Tüm sertifikalar “katılım sertifikaları”dır. Katılım sertifikası almak, teşhis ve tedavi yetkisi olmayan kişilere hipnoz ile herhangi bir “tedavi” yapma yetkisi vermez. Zira Türkiye’de (ve dünyada) teşhis ve tedavi yetkisi kanunlarca sadece hekimlere verilmiş bir yetkidir.

Hipnoz eğitimlerinde verilen sertifikaların Sağlık Bakanlığının verdiği bir “yetki belgesi” niteliğinde olmadığını, bu yetkiyi verenin sertifika değil, kişinin kendi uzmanlık alanında almış olduğu üniversite diploması olduğunu bilmeniz önemlidir. Bu yüzden sektörde “uluslararası geçerli sertifika” safsatalarına inanmayınız. Hepsi aslında “katılım sertifikası”dır. Türkiye’de hipnoz eğitimi veren bazı kişi ve kurumlar, herhangi bir ülkede yetkilendirme izni olmayan bazı sıradan yabancı hipnoz derneklerinin logosunu kullanma hakkını küçük bir ücret karşılığında satın alarak eğitim verdikleri kişilere “uluslar arası geçerlilikte sertifika veriyoruz” diyerek sertifikalarını özel bir yetki veriyormuş gibi lanse etmektedirler. ULUSLAR ARASI GEÇERLİ SERTİFİKA DİYE BİR ŞEY YOKTUR. Unutmayın; Hipnoz eğitimlerinde verilen sertifikalar kişiye herhangi bir “teşhis ve tedavi” yetkisi vermez. Türkiye’de hekim vb meslek mensubu olmayan kişilere böyle bir yetki veren bir hipnoz eğitimi bulunmamaktadır. Bu iddiada olan sertifika vaatlerine itibar etmeyiniz. Verilen tüm sertifikalar birer katılım sertifikasıdır. Hekim değilseniz hipnozu “tedavi” amaçlı kullanamazsınız, sadece kişisel gelişim alanlarında kullanabilirsiniz. Dolayısıyla tüm özel kurumlar tarafından düzenlenen bilinçaltı temelli kurslarda verilen sertifikalar sadece birer “katılım sertifikası” niteliğindedir. 

Sağlık bakanlığı onaylı hipnoz eğitimi sertifikası veren bazı kurumlar vardır. (Medipol Hastanesi gibi). Ya da bazı dönemlerde Psikologlar Derneği de hipnoz kursu açabiliyor. O eğitimlere sadece “sağlık alanında uygulama yapma yetkisi zaten var olan” kişiler, yani hekimler, diş hekimleri ve klinik psikologlar kabul ediliyor. (Normal psikologlar da kabul edilmiyor, sadece klinik psikologlar kabul ediliyor). Sağlık Bakanlığı’na onaylatılmış bir müfredatı işleyen çok kapsamlı ve teorik bilginin müfredatta oldukça yoğun işlendiği tıbbi eğitimlerdir. Ancak hangi alanda uygulama yapabileceğiniz yetkisini veren şey yine de o sertifika değildir, kişinin aslında zaten sahip olduğu mesleki diplomasıdır. Yani hekim olmasıdır. Zaten bu yüzden Sağlık Bakanlığı onaylı olan eğitimler sadece hekimlerin ve ilgili tıbbi uygulama yapma yetkisi olan uzmanların katılımına açıktır zira müfredatı hipnozun insan sağlığına yönelik uygulamalarını içerir. İhtiyacınız sağlık bakanlığı onaylı bir sertifika ise ve hekim iseniz, hipnozun tıbbi uygulamalarını öğretmeyi hedefleyen hipnoz eğitimine katılmalısınız.

Hipnoz uygulamayı öğrenmek ve kendi uzmanlık alanınızda veya genel kişisel gelişim alanlarında hipnoz uygulamak üzere hipnoz eğitimine katılabilirsiniz ancak eğer “tıp hekimi, diş hekimi, psikiyatrist hekim, klinik psikolog vb” meslek gruplarından birinde değilseniz, hipnoz eğitimine katılmış olmak size sağlık bakanlığı nezdinde bir uygulayıcı yetkisi vermez. 

Hipnozla sağlık alanında terapi yapmayı öğrenmek demek, ilgili rahatsızlıkların doğasını tanımayı, bununla ilgili sağlam bir eğitim almayı gerektirir. Zira problemin doğası ile ilgili bilmeniz gereken mesleki alt yapınızı lisans eğitiminizde alırsınız. Hipnozun nasıl kullanıldığını öğrenmeniz, bir çok kişisel gelişim/motivasyona yönelik uygulamalarla ilgili bilgi ve beceri kazanmanız için yeterlidir. Ancak klinik psikolog veya hekim değilseniz ve amacınız 2 günde yetki veya meslek edinmekse, Türkiye’de öyle bir kurs yoktur. Bu tür kurslarda verilen tüm sertifikalar katılım sertifikalarıdır, kişiye bir yetki vermez.

Sertifikalı eğitimler veren herhangi bir kurumun verdiği herhangi bir sertifikanın E-Devlet’te görüntülenebiliyor olması da o sertifikanın herhangi bir yasal yetki verdiği anlamına gelmez. Sadece, ilgili kursun Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan bir öğretim kurumundan alınmış olduğunu gösterir. Milli Eğitim bakanlığına bağlı olan “eğitim kurumu” statüsündeki tüm eğitim şirketlerinin verdiği kurs sertifikaları, e-devlette görünür. Kanuni yetkiyi veren şeyin sertifika değil, kişinin kendi uzmanlık alanında almış olduğu üniversite diploması olduğunu bilmeniz önemlidir.

Bu yüzden sektörde “uluslararası geçerli sertifika” safsatalarına da inanmayınız. Bunların hepsi aslında “katılım sertifikası” niteliğindedir. Bizim sitemizdeki “Sertifikalı Eğitimler” kapsamında verilen tüm sertifikalar da birer “katılım sertifikası” niteliğindedir. Kısacası; bir sertifikanın e-devlette görünüyor olması o sertifikanın bir “yetki belgesi” niteliğinde olduğunu göstermez. 

Örneğin; MEB’e bağlı bir kurumdan biçki-dikiş kursu alırsanız, o da E-Devlette sorgulanabilir. Ancak o kursu almış olmanız, kursun size “terzi olma yetkisi” sağladığı anlamına gelmez. Ya da E-Devlette görünmeyen bir yerden biçki-dikiş kursu almış olmak, kişiyi biçki-dikiş konusunda daha az yetkili yapmaz. 

Biz Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir “Eğitim Kurumu” statüsünde değiliz, psikolojik danışmanlık veren bir şirket statüsündeyiz. Ana faaliyetimiz eğitim değil, hipnoterapi ve danışmanlıktır. Bu yüzden bizim eğitimlerimizin sertifikaları e-devlet’te görünmez.

Bir sertifikanın e-devlet’te görünüyor olması o sertifikanın “devlet onaylı” olduğu anlamına gelmediği gibi, akredite bir eğitim olduğu anlamına da gelmez. Sadece müfredatının Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir eğitim kurumunun eğitimi olduğu anlamına gelir. (M.E.B.’e bağlı bir “eğitim kurumunun” düzenlediği bir kurs olduğu anlamına gelir). Bazı kişi ve kurumlar, sertifikalar e-devlette görünsün diye bazı üniversitelerin sürekli eğitim merkezi birimiyle bir ticari anlaşma yapıyor ve eğitimi tanıtırken “üniversitesi onaylı” diye tanıtıyorlar. Bu sertifikalar da herhangi bir yetki veren sertifikaları değildir. Üniversiteler birer eğitim kurumu olduğu için, bu sertifikalar da e-devlette görünüyor. 

E-devlette görünen sertifikalar sadece sertifikanın MEB’e bağlı bir eğitim kurumundan alındığını gösterir. Google’da kısa bir araştırmayla, bu konuda daha geniş bilgi bulabilirsiniz. 

Dünyada hipnozu her meslekten herkes kullanabiliyor ancak buradaki “kullanmak” teriminden ne anladığımız önemlidir. Hipnoz her insanın insanın doğasında var olan, bilimden, eğitime; eğitimden, spora, spordan motivasyona ve kişisel gelişime kadar birçok farklı kullanım alanı olan, iyi bir hipnoz eğitimi almış kişilerce uygulandığında mükemmel sonuçlar veren harika bir kişisel gelişim ve yardım yöntemidir. Eğitim, spor, iletişim gibi alanların yanı sıra hipnoz, hekimler tarafından klinik ve tıbbi uygulamalarda da kullanılır. (Örneğin bir “makas” terzilikte kullanılabildiği gibi hastanelerde ameliyatlarda da kullanılabiliyor). Hipnoz tıbbi kullanım alanları da olan, ama aynı zamanda tıp fakültelerinde veya üniversitelerde öğretilmeyen, hipnoza yönelik ekstra bir eğitim alınmasını gerektirenözgün, müstakil bir yardım yöntemi olmakla beraber harika bir iletişim biçimidir.

Dünyada bazı hipnotistler hipnozu “mesleki ve hobisel alanlardaki kişisel gelişim ve motivasyon aracı” olarak kullanırken hekimler, diş hekimleri, klinik psikolog ve psikiyatristler ise hipnozu kendi alanlarında yaptıkları çalışmalarda bir “destekleyici tedavi aracı” olarak kullanırlar. Kanunlar, insana ait olan bu araçları ne amaçla kullandığınızı çerçeveler. Teşhis ve tedavi” sadece hekimlerin işidir. Hipnoterapistler ise “hastalık teşhisi” veya “hastalık tedavisi” yapmazlar. Hipnotik teknikler, modern tıbba alternatif bir tedavi aracı olarak sunulmadığı sürece ve ne amaçla kullandığınıza paralel olarak, belli bir entelektüel alt yapıya sahip herkesin öğrenebileceği bir iletişim aracıdır.

Hipnozun kullanım alanları çok geniştir. Bu yüzden “hipnozu kullanmak” derken, hangi amaçla kullanmaktan bahsedildiği de kimlerin kullanmaya yetkili olduğu konusunda belirleyicidir. Hipnoz eğer “hastalık tedavisi” amacıyla kullanılacaksa, hastalık tedavisi için hipnoterapiste başvurmak yerine bir hekime başvurmak gerekir. Kanunlarımız “hastalık tedavisi” yetkisini sadece hekimlere vermiştir. Bu yüzdendir ki hipnoz “hastalık tedavisi” için kullanılacaksa, bu konuda hipnozu destekleyici tedavi olarak kullanan hekimlere başvurulmak gerekir. Tıbbi konularda veya ruhsal sorunların tedavisinde klinik psikolog ve psikiyatristlerin dışındaki insanlara başvurmak doğru bir yaklaşım olmaz. Kişisel gelişim, bilinçaltı değişim, bilinçaltı yeniden öğrenme, bilinçaltı eğitimi ve hedeflere ulaşma, motivasyon alanları dışında kalan konularda, hekim olmayan birinin tedavi uygulama yetkisi olamaz.

Dünyada bir çok hekim, kendileri hipnoz eğitimi almamışlarsa yetkin bir hipnoterapist ile beraber çalışabiliyorlar. Hipnotist, hekimin uygun gördüğü konularda, hekim süpervizyonu altında hipnoz uygulaması yapabiliyor. Hipnoz, kullanım alanının genişliği, efektifliği ve çok hızlı sonuç alınabilmesi nedeniyle; dünyada bazı hekimler de kendi uzmanlık alanlarındaki uygulamalarında zaman zaman kullandıkları bir yardımcı araç olsa da, her Psikolog veya Psikiyatrist aynı zamanda bir Hipnoterapist veya Hipnoz uygulayıcısı değildir. Hipnoterapi eğitimi ayrıca alınmış olmalıdır. Hekimler de hipnozu sadece eğitimini aldıkları kendi uzmanlık alanlarında uygularlar. Örneğin Astım hastalığı konusunda göğüs hastalıkları uzmanı, ağrısız doğumda kadın doğum uzmanı, cilt hastalıkları konusunda dermatolog, ruhsal hastalıklarda psikiyatri uzmanı, diş çekimi ve diş eti hastalıklarında diş hekimleri, hem bilgi ve yeterlilik, hem de yasal olarak yetkilidirler. Çünkü söz konusu hastalıkları tedavi ederlerken hipnozu kendi uzmanlık bilgileri içinde ekstra bir destek aracı olarak kullanacaklardır.

Unutmamak gerekir ki; Hipnoz sertifikaları kişiye “hastalık tedavisi yapma yetkisi” vermez, bu yetki tüm dünyada sadece tıp hekimlerine verilmiştir. Bu nedenledir ki tıp hekimi olmayan bireylerin katıldığı hipnoz eğitimlerinde verilen sertifikalar bir “katılım belgesi” niteliğindedir ve hipnozun tıbbi uygulamalarını öğretmediği gibi bu tür konularda bir yetkinlik veya yetki vermez. Hipnozu “tedavi” amaçlı kullanma yetkisi veren şey sertifika değil, uygulayıcının üniversite diplomasıdır (hekim, klinik psikolog, vb.) Dünyada diğer ülkelerde kişisel gelişimciler ve hipnoz uzmanları, “tedavi kapsamında olmayan”, tıbbi olmayan konularda; yani “kişisel gelişim ve motivasyon” kapsamında olan konularda hipnoz uygulayabiliyorlar. Sertifikalar kişiye diledikleri her konuda hipnoz yapma yetkisi vermez. Kişinin hangi alanda hipnoz uygulayabileceği yetkisini veren şey “sertifikalar” değil, “üniversite diplomalarıdır”.

  • Hipnoterapist “teşhis” koymaz; ulaşılabilir hedefler koyar ya da danışanın hedeflerine ulaşması konusunda bilinçaltı motivasyon sağlar.
  • Hipnoterapist “tedavi” etmez; teşvik eder. Kişisel gelişim ve yaşam kalitesini arttırmakla ilgili motivasyon sağlar.
  • Hipnoterapist bağımlılık tedavisi yapmaz; danışanın kişisel kontrolünü tekrar kazanması için motive/teşvik eder.
  • Hipnoterapist yeme içme bozukluğu tedavisi yapmaz; kilo kontrolü konusunda danışanı motive eder.
  • Hipnoterapist depresyon tedavisi yapmaz; stres yönetimiyle ilgili danışanı pozitif bir zihinsel yapıya ulaşması için motive eder.
  • Hipnoterapist uyku bozuklukları veya insomnia tedavisi yapmaz; sağlıklı uyku uyumak konusunda danışanı eğitir.
  • Hipnoterapist fobi “tedavisi” yapmaz; korku ve endişelerin giderilmesi ile ilgili danışanı motive eder.

Yani “Hastalık” kategorisine giren, fizyolojik temeli olma ihtimali olan sağlık problemleriniz için hipnoterapiste başvurmak yerine önce kesinlikle bir hekime başvurmak gerekir. Hekimin uygulayacağı tedaviye ek olarak hipnoz desteği de alınacaksa, doktorun onayını almak şarttır. Doktorun referans ve yazılı izni olması şartıyla tedavi sürecinde kişiye çok fayda sağlayacak bir hipnoterapi desteği almak da her zaman mümkündür. Birincil tedavi yöntemi olarak değil de bazen tamamlayıcı terapi olarak hipnoz iyileşme sürecini çok çok hızlı hale getirebiliyor. Özet olarak; mesleki ve hobisel kişisel gelişim/motivasyon konuları için doktor referansı gerekmese de sağlık problemleri ile ilgili konularda hekimin yazılı referansı ile başvurulduğu sürece hipnoterapi desteği alınması mümkün ve faydalıdır.

Merhaba...

Sorunuz mu var?

bilgi@hypnotistanbul.com 
Tel: 0539 914 23 10

Sorularınız için telefon ya da e-posta yoluyla irtibata geçmekten çekinmeyiniz.

hypnotistanbul