Bilinçaltı, çoğu zaman farkında olmadığımız düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımızın kaynağıdır. Peki, bu derin ve gizemli dünya nasıl çalışır? Bu makalede, bilinçaltının ne olduğunu, nasıl çalıştığını ve hayatımız üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde ele alıyoruz.
İçindekiler
Bilinçaltı Nedir?
Bilinçaltı, zihnin bilince inmeyen süreçlerin gerçekleştiği varsayılan alanıdır. Bireyin istekleri, arzuları, yaşantıları, travmaları veya doğduğu andan itibaren edindiği toplumsal normlarla ilgili anlayışları, bilinçaltında saklanır. Bilinçaltı; bilinçli farkındalık düzeyinin dışındaki bir alandır. Bilinç, bilinçaltı ve bilinç dışı terimleri; psikoloji, psikanaliz ve hipnoz gibi alanlarda kullanılan temel kavramlardır.
Bilinç Nedir?
Bilinç; dikkat, düşünme, hatırlama, algılama gibi bazı bilişsel faaliyetleri farkındalık içinde başlatabilmemizi ve sona erdirebilmemizi sağlayacak şekilde denetlemeyi ifade eder. Bireyin bulunduğu an içindeki duygu, deneyim ve düşüncelerinin farkında olma haliyle ilişkilidir. Bilincimizi devreye sokarak düşünce, duygu ve deneyimlerimizi bilinçli bir şekilde algılamak ve yönlendirmek mümkündür. Örneğin bir nesneyi fark etmek; bir konu hakkında bilinçli olarak düşünmek veya bir duyguyu deneyimlemek, bilinçli süreçlerdir. Yürümek, araba kullanmak, bisiklete binmek, alfabeyi doğru sırayla otomatik olarak saymak gibi durumlar, bilinçaltına kaydolmuş ve düşünülmeden gerçekleştirdiğimiz eylemlerdir.
Bilinçdışı Nedir?
Bilinç dışı, kişinin bilinçli farkındalığının dışında bulunan zihinsel süreçlerin tamamını ifade eder. Bilinçdışı süreçler, kişinin bilincine ulaşmaz. Bilinçli denetim veya farkındalık olmadan, otomatik olarak gerçekleşir. Kalıplarımız, isteklerimiz, dürtülerimiz, içsel çatışmalarımız ve anılarımız gibi içeriklerden oluşan bilinç dışı aktivitelerimizin davranışlarımız üzerinde büyük etkisi vardır.
Bilinçdışı içerikler insanın bilinçli farkındalığının dışında yer aldığı için bu içeriklere doğrudan erişimimiz yoktur. Bu süreçler rüyalarla ve bazı içsel çatışmalardan kaynaklanan semptomlar halinde gün yüzüne çıkabilir. Bilinçaltı seanslarında yapılan hipnotik uygulamalar ve psikanalizdeki “serbest çağrışım” veya hipnoz gibi bazı terapi teknikleri, bilinçaltı süreçlerini ele almaya yarayan yöntemlerdendir.
Kısacası; “bilinç” terimi kişinin farkında olduğu ve kendi iradesiyle kontrol edebildiği düşünce ve deneyimleri ifade ederken, “bilinç dışı” terimi ise kişinin farkında olmadığı ve bilinçli farkındalıkla erişemediği zihinsel süreçleri ifade eder.
Bilinç ve Bilinçaltı Farkı
Bilinç ve bilinçaltının farkını bir örnekle açıklayalım; Alfabeyi hızlıca saymayı deneyin… Hiç düşünmeden, rahatlıkla saydınız değil mi? Çünkü alfabeyi sayarken bilinçaltınız sizin bir çaba göstermeden otomatik olarak saymanızı sağlayabilir. Şimdi de alfabeyi birer harf atlayarak saymaya çalışın. Aynı hızda sayamıyorsunuz öyle değil mi?
Bu durum, bilinçaltı ve bilinçli zihin arasındaki işleyiş farklılıklarını açıkça ortaya koyar. Alfabeyi düz bir şekilde saymak, çoğumuz için otomatikleşmiş bir süreçtir. Bu tür otomatik süreçler, bilinçaltında yer alır ve bilinçli düşünmeye gerek kalmadan hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilir. Çünkü alfabeyi saymak, çoğu kişi için öğrenilmiş ve zamanla tekrarlanarak bilinçaltına işlenmiş bir eylemdir. Dolayısıyla, bu eylem zihinsel çaba gerektirmeden, neredeyse refleks gibi, otomatik bir şekilde yapılır.
Buna karşılık, alfabeyi birer harf atlayarak saymak gibi daha karmaşık bir talimat, bilinçli zihni devreye sokar. Bu süreç, daha fazla dikkat, konsantrasyon ve zihinsel işleme gerektirir. Bilinçli zihin, her bir adımı bilerek ve kontrol ederek işlem yapar. Bu nedenle, süreç daha yavaştır ve daha fazla çaba gerektirir. Bilinçaltında önceden hazır bir şablon, yani birer harf atlayarak saymanın otomatik bir yolu bulunmadığı için, zihin her bir adımı bilinçli olarak değerlendirir ve bu da işlemi yavaşlatır.
Bu durum, bilinç ve bilinçaltı zihnin ne olduğunu anlamak için güzel bir örnektir. Bilinçaltı, öğrenilmiş ve tekrarlanan eylemleri hızlı ve çaba gerektirmeden yaparken; bilinçli zihin, yeni, karmaşık veya daha önce karşılaşılmamış görevlerde devreye girer. Daha yavaş, düşünülerek yapılan bir işleme yol açar. Bu, aynı zamanda öğrenme süreçlerinde de görülen bir durumdur; yeni bir şey öğrenirken bilinçli çaba gerekir. Ancak zamanla ve tekrarla, bu bilgi ve beceriler, bilinçaltına kaydolur. Böylece, daha az bilinçli çaba ile gerçekleştirilebilir hale gelir.
Bilinçaltı Terapisi Ne Demek?
Bilinçaltı terapisi, otomatik davranışlarımızı tetikleyen bilinçdışı motivasyonlarımızın yeniden programlanabileceği fikrine dayanan terapi yaklaşımlarına denir. Bu psikoterapi yöntemleri kişinin bilinçaltında yer alan, genellikle farkında olmadığı düşünce, inanç ve duygusal kalıpları keşfedip dönüştürmeyi hedefler.
Bilinçaltının hayatımız üzerindeki etkileri büyüktür. Tüm otomatik davranışlarımızı bilinçaltı kayıtlarımız yönetir. Bilinçli zihnimizle bir şey hakkında bilgi sahibi olmamız çoğu zaman o bilgiyi hayatımızda uygulayabilmemiz için yeterli değildir. Örneğin kedilerden çok korkan birini düşünün… Kedi fobisi olan kişiler, bir kedinin kendisine zarar vermesinin mümkün olmadığını bilinçli aklıyla aslında biliyordur. Ama bu bilgi, otomatik olarak tetiklenen o korku duygusunu hissetmesine engel olmaz. Bilinç dışına yönelik terapilerin çoğu hipnoz ve telkin içerir. Hipnoterapi, bilinç dışında değişim ve dönüşüm yaratmayı hedefleyen en popüler terapi yöntemidir.
Bilinçaltı, Değişimi Sevmez
Bilinçaltı değişimi sevmez. Bildiği alan onun güvenli alanıdır. Güvenli alanının dışına çıkmak istemez. Değişime var gücüyle direnç gösterir. Bilinçli aklınızla kilo vermeyi isteseniz de bilinçaltına ince ve formda olmanın ne olduğunu, sağlıklı beslenmenin nasıl bir his olduğunu tanıtmak ve kavramasını sağlamak gerekiyor.
Bu yüzdendir ki hayatımızda istediğimiz değişiklikleri yaratmak için “bilmek” yeterli değildir. Değişimi gerçekleştirmek için bizi o eski döngünün içinde tutan eski yaşam senaryomuzun yerine yeni bir program yüklememiz gerekir. İşte hipnoz, tam da bunu yapar. Sonuca ulaşmak için yapmanız gerektiğini zaten biliyor olduğunuz davranış modelini, hayatınızın doğal bir parçası olacak şekilde yaşam senaryonuza entegre etmenizi sağlar. Ancak bu, sizin ihtiyacınız olan değişimi gerçekleştirmek için kendinize yardım etmenize gerek olmadığı anlamına gelmiyor. Siz de kendinize yardım etmeye istekli olmalısınız. Değişimi istemelisiniz.
Evde Bilinçaltı Temizliği
Evde, dışarıda, ofiste, yazlıkta veya kışlıkta bilinçaltı temizliği yapılmaz. Evde bahar temizliği yapar gibi bilinçaltı temizliği yaptırmak diye bir şey yoktur. Psikolojide bilinçaltı temizliği adı verilen spesifik bir yöntem yoktur. Halk arasında popüler olan “bilinçaltı temizliği” kavramının aslında ne olduğunu anlamak için öncelikle bilinç ve bilinçaltının tanımını, işlevini ve nasıl çalıştığını anlamak gerekir. Ancak kişiler istedikleri takdirde bilinçaltını çeşitli hedeflere yönlendirmeyi öğrenebilmektedir. Evde bilinçaltı temizliğine bu bağlamda bakarsak; otohipnoz, meditasyon ve Zihinsel Banka, evde kendi kendinize uygulayabileceğiniz bilinçaltı kodlama tekniklerinin başında gelir.
Bilinçaltını temizlemek dediğinizde, çoğu kişinin aklına “birtakım eski anıların veya yaşantıların bilinçaltından silinmesi” geliyor. Bilinç dışından bir anıyı silgiyle siler gibi yok etmek mümkün değildir. Ancak bilinç dışı düzeyde çalışan terapilerle, o anının oluşturduğu olumsuz duygulara duyarsızlaşmak mümkündür. Zihnin nasıl çalıştığı konusunda doğru bilgilere sahip olduğunuzda, bilinçaltı temizliği diye bir şey olmadığını fark edeceksiniz. Bilinçaltı temizliği, olumsuz düşünce kalıplarını dönüştürmek anlamında düşünülebilir. Ancak bu süreç bir “temizlik”ten ziyade terapi ve kişisel gelişim çalışmaları ile gerçekleştirilir. Bolluk bilinci oluşturmak, hedeflere ulaşmak, bazı kaygıları gidermek için evde yapabileceğiniz bilinçaltı çalışmaları vardır.
Bilinçaltı Kuramcıları ve Bilinç Dışı Kavramı
Bilinçaltı üzerine çalışmalar yapmış kuramcılar arasında Sigmund Freud, Carl Jung, Alfred Adler, Melanie Klein, ve Anna Freud gibi isimler öne çıkar. Tüm bu kuramcılar, insan psikolojisi ve davranışlarını anlamada bilinçaltının merkezi bir rol oynadığına inanmışlardır. Onlar için, bilinçdışı süreçler, bireyin davranışları, düşünceleri, duyguları ve kararları üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir.
Sigmund Freud ve Carl Jung, özellikle direkt olarak bilinçaltı ile ilgili yaptıkları çalışmalarıyla, bu alanda ilk akla gelenlerdir.
Freud, bilinç dışı kavramını psikoloji alanında merkezi bir tema haline getiren ilk kişidir. Carl Jung ise Freud’un fikirlerini temel alarak, kolektif bilinçaltı ve arketipler gibi kavramları geliştirmiştir.
Bilinçdışı, Freud’un psikanalitik kuramının öznesidir. Freud, rüyaların bilinçaltının gizli dile çevrildiği, bastırılmış arzuların ve düşüncelerin yüzeye çıktığı bir alan olduğuna inanıyordu.
Carl Jung da Freud gibi, psikoloji alanında derin izler bırakan ve özellikle bilinçaltı üzerine çalışmalarıyla tanınan bir psikanalisttir. Jung’un teorileri, bilinçaltının da ötesine geçerek, insanların ortak deneyimlerinden kaynaklanan kolektif bir bilinçaltı kavramına dikkat çeker. Bu kolektif bilinçaltı, tüm insanların paylaştığı, doğuştan gelen bir hafıza deposu olarak düşünülebilir. İnsanlık tarihi boyunca birikmiş semboller, mitler ve arketipleri içerir.
Bilinç Dışı ve Bilinçaltı Farkı
Zaman zaman birçok psikolog/psikiyatrist/uzman, “bilinçaltı” kelimesini kullanmayı tercih edebiliyor. Ancak bu terimin işaret ettiği kavramın, çoğu durumda aslında “bilinçdışı” olarak nitelendirilmesi daha doğrudur. Bilinçaltı, genellikle bilinç dışı ile eşanlamlı kullanılsa da, “bilinç dışı” terimi aslında daha geniş bir kavramdır. Kişinin bilinçli farkındalığının tamamen dışında kalan tüm zihinsel işlemleri kapsar. Bilinçaltı ise bu süreçlerin, davranışlar üzerinde etkili olan kısmını ifade eder.
Bilinçaltı daha çok bireyin farkında olmadığı ancak psikolojik etkileri olan içsel motivasyonlar ve bastırılmış içeriklerle ilişkilendirilir. Biraz çabayla bilince çağırılabilir. Bilinçdışı ise zihnin bilinçli algısının ötesinde, daha geniş bir zihinsel işlem yelpazesini temsil eder.
Bu iki terim, zihinsel süreçlerin farklı yönlerine atıfta bulunur. Freud, bilinçaltı ve bilinçdışı terimlerini zaman zaman yer değiştirerek kullanmıştır; ancak daha sonra, karışıklığı önlemek adına bilinçdışı terimini kullanmayı tercih etmiştir.
Bilinçaltının Gücü, Bilinçten Üstündür
Bilinçaltımız konusunda gerçekten büyüleyici olan şey; bilinçaltı davranışımızın her zaman otomatik pilotta olmasıdır. Bilgi işleme söz konusu olduğunda, bilinçaltımız bilinçten daha güçlüdür: “Bilinçaltı” aynı anda 20.000 bit bilgiyi işleyebilirken, “bilinç” aynı anda sadece 7 ± 2 bit bilgi ile ilgilenebiliyor. Bilinçaltı, bilinçten daha güçlüdür. Bu nedenle, özellikle otomatik davranış değişikliği konusundaki sorunlarda “hipnoz terapisi” gibi bilinçaltı düzeyde çalışan terapi yaklaşımları, bilinç düzeyinde çalışan bilişsel terapilerden daha etkili olabilmektedir.
Bilişsel davranışçı terapi genellikle bilinçli düzeyde çalışır; ancak otomatik düşünceler ve temel inançlar üzerinde çalışarak aslında dolaylı olarak bilinçaltını da etkiler. Bu nedenle, Hipnoterapi ve Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yaklaşımların beraber kullanılması hem bilinç hem de bilinç dışı düzeyde etki edeceği için, beraber kullanılmaları en etkili sonuçların alınmasını sağlar.
Bisiklete binmek, otomatik bilinçaltı süreçlerimizle ilgilidir demiştik. Teorik olarak bisiklete binmeyi biliyor olabilirsiniz. Hatta bisiklete binmeyi bir kez öğrendiğinizde, bir daha unutmazsınız öyle değil mi? Hayır, öyle değil. Değişim için önce farkında bile olmadığımız otomatik davranışlarımızı değiştirmemiz gerekir. Bisiklete binmeyi biliyor olmak, bisiklete binme eylemini başarıyla gerçekleştirmek için yeterli değildir. Bu bilginin bilinçaltına yerleşmesi gerekir.
Aşağıdaki video, bilinçaltı zihnimiz ve otomatik davranışlarımızla ilgili gerçeği kavramanız için çok güzel bir demonstrasyon içeriyor.
Sık Sorulan Sorular
Bilinçaltı, bireyin kendisi farkında olmadan zihninde gerçekleşen süreçlerin toplamıdır. Bilinç dışında kalan bu bölge, isteklerimiz, arzularımız, yaşantılarımız ve travmalarımız gibi unsurları içerir. Davranışlarımıza dolaylı yollarla yön verir.
Bilinçaltının birincil görevi, kişiyi hayatta tutmak ve tehlikeye karşı korumaktır. Güvenlik ve tanıdıklık hissi sağlayan, bilinen kalıplara tutunmaya meyillidir. Bu nedenle, yeni davranışlar veya yeni düşünce kalıpları karşısında direnç gösterir. Değişim için bilinçaltına yeni ve olumlu kalıpların tanıtılması gerekir. Bu, çok tekrar ile olabildiği gibi, hipnoz yöntemi ile de mümkün olabilmektedir.
Bilinçaltının fiziksel bir karşılığı yoktur. Bilinç ve bilinçaltı, beyinde temsil edilir ancak beyinde spesifik bir anatomik konumu yoktur. Zihinsel işlevlerle ilgili, temsili bir kavramdır.
Bilinçaltı kayıtları silinemez ancak olumsuz düşünce ve duygusal kalıplar, terapi yoluyla işlevsel hale dönüştürülebilir.