Hipnoz, bilinçli zihin ile bilinçdışı arasında bir köprü kurarak terapi aracı olarak kullanılabilen, yüksek odaklanma içeren doğal bir zihin durumudur. Yüzyıllardır bilim insanlarının, psikologların ve halkın merakını uyandıran bu ilgi çekici fenomen, dünya genelinde yıllardır sahne şovlarından terapi seanslarına kadar çok çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Bu makalede, hipnoz ve hipnoterapi kavramlarının ne olduğunu; ne işe yaradığını, hipnotizma ile ilgili doğru sanılan yanlışları, hipnoz nedir, ne değildir gibi soruların cevaplarını tüm yönleriyle ele alıyoruz.
Makale İçeriği
Hipnoz Nedir?
Hipnoz, telkin yoluyla dikkatin içsel deneyimlere yönlendirildiği, yüksek konsantrasyon halidir. Hipnotik deneyime genellikle derin bir gevşeme eşlik eder. Terapi hedeflerine ulaşmak için hipnotik zihin durumunda yapılan bazı imgeleme egzersizleri ve telkinler, seçici bir farkındalık hali içinde bilinç dışı düzeyde işlenir. Hipnotize olabilmek için hipnotistin yönergelerini uygulama konusunda istekli olmak yeterlidir. Hipnoz bazı kaynaklarda “uyku benzeri, uyku ile uyanıklık arası bir hal” olarak tanımlansa da kesinlikle gece uykusu gibi bir uyku hali değildir.
Bu video, “hipnoz nedir?” sorusunun en kapsamlı açıklamasını içermektedir. Yaşadığınız problemin nasıl oluştuğunu anlamak, hipnotik yöntemlerin kişilere neden ve nasıl yardımcı olabileceği hakkında derin bir içgörü kazanmanıza yardımcı olur.
Hipnozun Psikolojideki Yeri
Hipnoz tekniği, psikolojide bir terapi aracı olarak kabul ediliyor. Dünyada hipnoz yönteminin psikoloji ve tıp alanında kullanımı çok yaygındır. Amerikan Psikoloji Derneği (APA), hipnoterapi uygulamalarının etkinliğini değerlendirmek için yaptığı birçok bilimsel araştırma ve klinik çalışmalar sonucunda, hipnoz metodunun tedavilerde de kullanılabilen bir prosedürdür olduğunu kabul etmiştir. Amerikan Tıp Birliği (A.M.A.) da hipnoz metodunun bir çok konudaki etkililiğini destekleyen araştırma sonuçlarını yayınlayarak, 1958 yılında hipnoz yönteminin tıbbi ve psikoterapötik bir araç olarak kullanımını onaylamıştır.
Psikolojide hipnoz yönteminin kullanımı ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalar, hipnoz yönteminin psikolojik sorunların tedavisinde tamamlayıcı terapi olarak büyük fayda sağladığını gösteriyor. Günümüzde hipnoz metodu ile ilgili hala bir çok bilimsel araştırma yapılıyor. Benim bilimsel tezime konu olan “Hipnoz İle Uçak Fobisinin Giderilmesi” konusundaki Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Tezi de hipnozla ilgili literatürde yerini alan bilimsel çalışmalardan biridir.
Hipnoz Tedavi midir?
Hipnoz yöntemi, hastalıkları tedavi etme sürecinin bir parçası olabilir ancak bunu sadece bir tedavi yöntemi olarak nitelendirmek yanıltıcı olabilir. “Terapi”, psikolojik, fiziksel, duygusal veya davranışsal sorunları gidermek için uygulanan tedavi yöntemlerinin genel bir tanımıdır. “Hipnoz” ise terapötik amaçlarla da kullanılabilen bir tekniğin adıdır. Hipnoz tekniklerinin terapi veya tedavi amacıyla kullanıldığı uygulamaya, Hipnoterapi denir. (Hipnozla Tedavi).
Hipnoz, tedavinin kendisi değil, tedavi sürecinde de kullanılabilen bir araçtır. “Hipnoz metodu, ruhsal sorunların tedavisinde kullanılabilecek bir psikolojik teknikler bütünüdür” demek, daha doğru bir tanımlama olacaktır.
Hipnoz Bilinçaltı Temizliği midir?
Sanılanın aksine hipnoz bilinçaltı temizliği kavramıyla eş anlamlı değildir. Ancak bu yöntemle bilinç dışı kodlar ile ilgili çalışmalar yapılabildiği için, halk arasında bilinçaltı temizliği kavramıyla özdeşleştirilmiştir. Psikolojide bilinçaltı temizliği adı verilen spesifik bir uygulama yoktur.
Hipnoz Olmak Nasıl Bir Histir?
Herkesin hipnoz deneyimi kendine özgü bir hissiyatta olur. Hipnoz olmak, uykuya dalmadan 5-10 dakika öncesindeki hissiyata benzer. Hipnotizma filmlerde görüldüğü gibi bir kendinden geçme hali değildir. Hipnozdaki kişi, söylenenlerin tamamen farkında olur. Kişinin bilinci kaybolmaz. Uygulama sırasında zihinde çeşitli çağrışımlar ve bir çok bilinç dışı düşünce içeriği oluşur. Hipnoza girince Matrix filminin içindeki bir karakter gibi hissedeceğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Hipnotizma mistik, spritüal veya doğaüstü bir durum değildir. Hipnoz olmak için hipnotistin verdiği talimatları uygulamak için gayretli olmak ve hipnoz olmayı istemek yeterlidir.
Kimler Hipnoz Olabilir?
Psikoz veya çok ciddi bir psikiyatrik rahatsızlığı olmayan herkes hipnoz olabilir. Akıl sağlığı yerinde olan kişilerin çoğu, istekli ve iş birliği içinde olduğu sürece, belli bir derinlikte hipnotik hale kolaylıkla girebilir. Hipnotize olan kişilerin zayıf zihinli kişiler olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Zihinsel beceriler ve terapiye istekli olup olmamak, hipnoz yöntemi ile başarılı sonuçlar almayı kolaylaştırır. Zeka seviyesi yüksek olan kişilerin zihinsel becerileri daha yüksek olduğu için, terapiye uyumları ortalama zeka seviyesindeki birinden çok daha yüksek olur. Kendi de istekli olduğu sürece herkes terapiden fayda görebileceği belli bir derinlikte hipnoza kolaylıkla girebilir.
Kimler Hipnoz Olamaz?
Hipnoz metodu çok ciddi psikiyatrik bozuklukları olan kişiler için uygun değildir. Psikoz türevi ağır psikiyatrik bozukluklar olanlara hipnoz yapılmamalıdır. Psikotik hastalıklarda; örneğin şizofreni, paranoya gibi, hastanın iç görüsünün kaybolduğu rahatsızlıklarda uygulanmamalıdır.
Örneğin; Bipolar Bozuklukta ve özellikle “mani” evresinde hipnotik uygulamalar yapılması uygun değildir. Manik veya psikotik bireylere sigara bırakma seansı gibi yüzeysel bir konuda bile hipnotik uygulamalar yapılmamalıdır. Alkol veya madde etkisi altındaki kişilere de hipnoz uygulanmaz.
Ağır depresyon (majör depresyon) gibi ilaç tedavisinin şart olduğu kişilerde ilaç tedavisi ihmal edilerek onun yerine birincil yöntem olarak herhangi bir hipnotik yaklaşım kullanılırsa, kişiye yarardan çok zarar getirir. Dolayısıyla bu terapi modeli eğer klinik konularda kullanılacaksa, hipnotizörün klinik tanı becerilerine sahip, hipnoz eğitimi de almış bir ruh sağlığı uzmanı olması gerekir. (Örn. Psikiyatrist hekim ya da Klinik Psikolog). Hipnoz ile depresyon tedavisi almadan önce terapistiniz, depresyonunuzun türünü ve düzeyini değerlendirecektir.
Hipnoz Tehlikeli midir?
Hipnoz tedavisi, muhakeme yeteneği olmayan veya gerçeği değerlendirme yeti bozukluğu (psikoz) olan kişilerde kullanılmadığı sürece tehlikeli değildir. Denemek isteyen herkes için çok doğal ve güvenlidir.
Bu sorunun cevabını tıpkı “bir kalemi göze batırmak” gibi düşünün: Bir kalem, güzel bir şiir ya da roman yazmak için de kullanılabilir; ama birinin gözüne batırılırsa silah haline gelir. Bu bağlamda bakıldığında tehlikeli olan şey kalemin kendisi değil, nasıl ve ne amaçla kullanıldığıdır. Masum bir kalem de birine zarar verebilir. Hipnotizör, danışanının hipnotik yöntemlere uygunluğu değerlendirmek için öncelikle mutlaka kapsamlı bir klinik değerlendirme görüşmesi yapacaktır. Bu nedenle, klinik alt yapısı olan uzmanlar tarafından uygulandığı sürece, hipnoz tehlikeli değildir.
Hipnoz Tedavisi Kaç Seans Sürer?
Hipnoz terapisinin kaç seans süreceği, en sık sorulan sorulardandır. Psikolojide hangi terapi yaklaşımı uygulanırsa uygulansın, kişilerin terapiye uyumu ve verdiği tepkiler, aynı olmaz. Her bireyin probleminin niteliği, yoğunluğu, ihtiyaçları ve hedefleri farklı olduğu gibi, kişilik özellikleri ve mizacı da farklıdır. Bu nedenle, ihtiyaç duyulabilecek terapi sürecinin kaç seans olacağı konusunda önceden herhangi bir tahminde bulunmak maalesef mümkün değildir.
Bu durum, herhangi bir hastalıkta kullanılan ilaçlar için de geçerlidir. Her kişi, ilaç tedavilerinden de aynı düzeyde fayda görmeyebilir. Örneğin, Covid-19 aşısı olmasa da koronavirüs kapan kimi insanlar 2-3 gün içinde hafif ateşle iyileşirken, kimileri hastaneye yatacak kadar ağır belirtiler yaşayıp entübe edilebiliyor, aylarca tedavi görmek zorunda kalabiliyor. Hatta az sayıda da olsa, ne yazık ki bazılarında sonuç başarısız olup hayatını kaybedenler de oluyor. Oysa virüs, aynı virüs… ancak insanların bünyesi birbirinden farklı. Aynı ilaçların uygulanması bile her kişide aynı sürede ve aynı sonuçları vermeyebiliyor.
Psikoterapi sürecinde de benzer bir durum geçerlidir. Her bireyin kişisel özellikleri, yaşam deneyimleri ve duygu-düşünce yapısı farklı olduğundan, aynı terapi yönteminin herkeste aynı hızla veya aynı başarı oranında etki göstermesini beklemek gerçekçi değildir. Bu yüzden, terapi süreci ve elde edilen sonuçlar, her birey için “kendine özgü bir yolculuk” haline gelir. Terapi, öznel bir yolculuktur. Kendini ve problemini keşfetme; bu keşifleri yeniden çerçevelendirerek şifalanma sürecidir.
Kişiye önceden seans sayısı vaatleri vermek, gerçekçi bir vaat olmaz zira terapi modeli ne olursa olsun, insan faktörünün söz konusu olduğu hiçbir psikoterapi türünde, kaç seans gerekebileceği, önceden bilinemez. Seans sayısı kişiden kişiye ve konudan konuya göre değişebilmekle beraber, bazı kişiler tek bir seansta bile belirgin bir gelişme gösterebilirken diğerleri çok daha fazla seansa ihtiyaç duyabilir. Problemin niteliğine, bileşenlerine ve kişinin terapiye uyumuna bağlı olarak, genellikle 6 ila 12 seansa ihtiyaç duyulabilir. İhtiyaç duyulacak seans sayısı daha az ya da daha fazla da olabilir. Önceden kesin seans sayısı telaffuz etmek, etik olmaz.
Hipnoz Çeşitleri Nelerdir?
Hipnozun farklı türleri vardır. Her bir hipnoz türü, kendine özgü bir uygulama yöntemine ve kullanım alanına sahiptir. Bazı hipnoz türleri şunlardır:
- Klasik Hipnoz
- Eriksoncu Hipnoz
- Grup Hipnozu
- Tıbbi Hipnoz
- Klinik Hipnoz (Hipnoterapi)
- Regresyon Hipnozu
- Oto Hipnoz
Hipnoza Yatkınlık Ne Demek?
Hipnoza girme becerisine hipnozabilite ya da hipnotizabilite denir. Bireylerin hipnoza yatkınlık seviyesi yaşına, geçmişteki deneyimlerine, kişisel özelliklerine, yaşına ve hatta iletişim becerilerine göre değişiklik gösterebilir. Telkine yatkınlığınız ne düzeyde olursa olsun, her insan belli bir derinlikte hipnoza girebilir.
- Bazı çalışmalar, toplumun yaklaşık %10 ile %15’inin yüksek seviyede bir hipnotizabilite yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor. Bunların %3’ü ise çok derin hipnoza girme yeteneğine sahiptir. Bu bireylere somnambulist adı verilir.
- Toplumun %10 ile %15’i ise oldukça düşük bir hipnotizabiliteye sahip. Ancak bu kategoridekiler de hipnoza girebilir, hipnoterapi ile başarılı sonuçlar alabilir.
- Geri kalan insanlar ise ortalama bir düzeyde hipnotizabilite yeteneğine sahiptirler. Yani patolojik bir konsantrasyon veya odaklanma problemi olmadığı sürece, herkes belli bir seviyede hipnoza girme yeteneğine sahiptir.
“Kovanızı suyla doldurmak için kuyunun en derin noktasına daldırmanıza gerek yoktur”. Yani ne derinlikte hipnoza girerseniz girin, hipnoterapiden fayda görmeniz mümkündür. Ancak bazı insanlar diğerleri kadar kolay konsantre olamayabilir. Dikkat eksikliği veya odaklanma konusunda patolojik sorunları olan kişiler hipnoza girmekte zorlanabilirler zira hipnoz, konsantrasyon ve odaklanma becerisi gerektiren bir zihin durumudur. Son olarak; bazı ileri yaşlardaki kişilerin de hipnoza girme ve hipnozda kalma becerileri daha düşük olabilmektedir. Yaş ilerledikçe hipnozla etkileşim kalitesi düşebilir.
Hipnoz’un Tarihi Gelişimi
Hipnoz tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Modern hipnozun temelleri, 18. yüzyılın sonlarında Franz Anton Mesmer tarafından atılmıştır. Mesmer, “manyetizma” adını verdiği bir yöntem kullanarak hastalarını tedavi ettiğine inanıyordu. Mesmer’in henüz Hipnoz terimini kullanmadan yaptığı uygulamalar, ruhsal problemlerin insan bedenindeki manyetik sıvıların dengesinin bozulması nedeniyle oluştuğu yanlış inancına dayanıyordu. Yaptığı uygulamaların aslında “hipnoz” olduğunu bilmese de Mesmer’in çalışmaları modern hipnozun temel taşları olmuştur.
Hipnotizma; Milton Erickson, Dr. John Kappas, Dave Elman, James Braid, Freud gibi bir çok bilim insanının ilginç araştırmaları sonucunda evrim geçirerek, bugünkü bilimsel temellere dayanan halini almıştır.
İskoç asıllı İngiliz bir doktor olan James Braid, kişilerin hipnozdayken gözlerinin kapalı ve uyku benzeri bir rahatlıkta olmasından dolayı Yunan mitolojisindeki uyku tanrısı Hypnos’tan (Yunanca: Ὕπνος, “uyku”) esinlenerek, bu duruma “Hipnoz” adını vermiştir. Ancak hipnozun dini inançlarla bir alakası yoktur. Hipnoz yapmak veya olmak, günah değildir.
Sıkça Sorulan Sorular
Hipnoz, konsantrasyon ve odaklanmanın en yüksek seviyeye ulaştığı uyku benzeri bir zihin durumudur. Derin bir gevşeme içeren hipnoterapi uygulamaları sırasında kişiler uyumaz.
Hipnoterapi adı verilen hipnoz tedavisinin kaç seans süreceği, kişinin probleminin niteliğine, bileşenlerine ve hipnozla etkileşim yeteneğine bağlı olarak değişebilir. Bazı konularda sadece birkaç seansta bile sonuç alınabilirken diğer konularda haftalarca veya aylarca süren bir seans süreci gerekebilir.
Hipnoterapi olarak da anılan hipnoz; stres ve kaygı bozukluklarının tedavisi, uyku bozuklukları, fobi ve korkular, kilo verme, özgüven arttırma, sigara bırakma ve benzeri yüzlerce konuda kullanılır. Bazı konularda “tamamlayıcı terapi” olarak çok fayda sağlasa da tek başına birincil tedavi olarak görülmezken; bazı konularda birincil yöntem olarak da kullanılabilir.
Hipnozun etkisinin ne kadar süreceği problemin ne olduğuna ve niteliğine göre değişir. Örneğin daha önce depresyona giren birinin hayatı boyunca bir daha depresyona girmeyeceğinin garantisi yoktur. Eğer uygun şartlar oluşursa elbette aynı problemin tekrarlama olasılığı vardır ancak çoğu zaman, etkileri kalıcıdır.
Hipnoz terapileri güvenlidir. Ancak psikoz, mani, madde bağımlılığı, paranoya veya ağır ruhsal problemleri olan kişilerde kullanılmaması gerekir. Bu nedenle, kişinin hipnoz için uygunluğu hekim veya klinik psikoloğun yapacağı bir klinik değerlendirme ile belirlenmelidir.
Evet, bazı kişiler unuttukları hatıraları hipnotik zihin durumundayken hatırlayabilirler. Ancak, bu hatıraların doğruluğu ve objektifliği tartışılır. Zira zihnimizin konfabulasyon özelliği nedeniyle kişinin bilinçaltı hatıraları tamamen çarpıtabilir, değiştirebilir veya kişinin yepyeni ve yanlış hatıralar hatırlamasına neden olabilir. Hatta kişi kendisi bile hatırladığı şeyin %100 gerçek olduğunu zannedebilir.