Bazen güzel giden ilişkiler zamanla kasvetli bir hal alabilir. Partnerin kendilerine özgü ihtiyaçları her iki tarafın da temel haklarını gölgeleyebilir. Toksik ilişkilerin bağımlılık yaratma mekanizmasını anladığımızda, duygusal manipülasyon ile kişinin benliğinin nasıl kaybolduğunu daha kolay anlayabiliriz. Toksik bir ilişkide olduğunuzu fark etseniz de ilişkiyi sonlandırma konusunda neden zorlandığınızı merak ediyor musunuz? Bu makalede toksik ilişkilerde kalmanın bilinç dışı sebeplerini ele alıyoruz. İlişkilerde inkâr mekanizmaları, problemleri görmezden gelmenin zararları kapsamında toksik ilişki psikolojisini derinlemesine ele aldığımız bu makalede; “aralıklı pekiştirme” yoluyla oluşan sağlıksız ilişkilerin yanı sıra uzaktan ilişkilerin mekanizmaları ve duygusal bağımlılığın psikolojisini de inceliyoruz.
İçindekiler
Toksik İlişkilerin Gölgesinde Yaşamak
Toksik ilişkiler adeta bir sis bulutuna benzer. Yıkıcı ilişki içinde olduğunuzda görüş alanınız daralır. Her şey netliğini kaybeder. Kendi değerleriniz, hedefleriniz, hatta kimliğiniz bile bulanıklaşır. İlişkinin başlangıcında her şey çok güzel görünse de zamanla bu dengesiz ilişki, kasvetli bir havaya bürünebilir. Toksik ilişkilerin ilk belirtileri genellikle erken aşamalarda, hatta bazen ilişkinin başlangıcında bile görülebilir. Ancak, bu belirtileri fark etmek, çoğu kişi için zordur. Alışkanlıklar ve zihnimizde yarattığımız ideal ilişkiyi yaşama isteği bazen problemleri görmezden gelmeye yol açabilir. Bu nedenle toksik ilişki belirtilerini fark etmek önemlidir.
Toksik İlişki Nedir?
Toksik ilişki, özellikle duygusal ve nadiren de fiziksel olarak istismarcı davranışların hakim olduğu, işlevsiz bir ilişkidir. Sağlıklı bir ilişki öz saygımıza ve duygusal enerjimize katkıda bulunurken, toksik bir ilişki öz saygımıza zarar verirken enerjimizi de büyük ölçüde tüketir. Sağlıklı ilişkilerde karşılıklı ilgi, sevgi, saygı, paylaşım ve şefkat vardır. Her iki partnerde de birbirinin mutluluğuna yönelik ortak bir arzu varsa, o zaman bu sağlıklı ve güvenli bir ilişkidir. Korkusuzca kendimiz olabildiğimiz, kendimizi rahat ve güvende hissedebildiğimiz bir ilişki içinde olmak ne güzeldir öyle değil mi? Oysa toksik bir ilişki, sürdürülebilir veya güvenli hissettirmez. Toksik ilişkilerde güvensizlik, benmerkezcilik, tahakküm ve manipülasyon hakimdir.
Bu tür karmaşıklıklardan kaçma arzusuna rağmen, bazen farkında bile olmadan kendimizi bu tür bir ilişkinin pençesine düşmüş halde bulabiliyoruz. Kendinizi daha iyi yerine daha kötü hissetmenize neden olan herhangi bir ilişki, ya toksik bir ilişkidir ya da zamanla toksik hale gelebilir. Toksik ilişkiler sadece özel hayatınızda değil, iş hayatınızdan sosyal yaşantınıza kadar hemen her bağlamda mevcut olabilir. Aile üyeleriniz arasındaki toksik ilişkilerle bile uğraşıyor olabilirsiniz. Toksik ilişkilerin dinamiklerini anlamak, bu ilişkilerin içinden sağ salim çıkmanızı sağlayabilir.
Toksik İlişki Belirtileri Nelerdir?
- Partneriniz sürekli olarak nerede olduğunuzu, kiminle olduğunuzu sorgulayarak davranışlarınızı aşırı bir şekilde kontrol etmeye çalışıyorsa, bu bir toksik ilişki göstergesi olabilir.
- Belirli bir düzeyde kıskançlık doğaldır. Ancak aşırı kıskançlık ve sahiplenici davranışlar, toksik bir ilişkiye işaret ediyor olabilir.
- Sağlıksız ilişkiler genellikle açık ve dürüst iletişimden yoksundur. Bu da taraflar arasında sık sık yanlış anlaşılmalara ve sürekli bir gerginlik hissine yol açar. Kimse ilişki içinde olduğu kişiyle beraberken sürekli gergin hissetmek istemez, öyle değil mi?
- Partneriniz sizi sürekli eleştiriyor, küçümsüyor veya iletişiminizde süregelen bir saygısızlık söz konusuysa, bu da zehirli bir ilişkide olduğunuzun ciddi bir işaretidir.
- Bir partnerin diğerine aşırı bağımlı hale gelmesi, ilişkinin sağlıksız bir şekilde hızla tükenmesine yol açacaktır.
- Sevildiğinizden şüphe duyuyorsanız, güvensizlik hissediyor ve sürekli bir onaylanma ihtiyacı hissediyorsanız, toksik bir ilişki içinde olabilirsiniz.
- Partneriniz duygularınızı manipüle ediyorsa, suçluluk duygusu aşılıyorsa veya sürekli mağduru oynuyorsa, bu da sağlıksız bir ilişki dinamiğinin işaretidir.
- İlişkiyi sürdürme konusunda partnerlerden biri sürekli olarak diğerinden daha fazla çaba harcıyorsa, bu da dengesiz bir ilişki dinamiği olarak nitelendirilebilir.
- Partnerinizin kişisel sınırlarınıza saygı göstermemesi ve bunları tekrar tekrar ihlal etmesi, toksisitenin çok açık bir göstergesidir.
- Son olarak; fiziksel şiddet, zehirli bir ilişkinin bariz bir işaretidir. Duygusal istismara maruz kalıp kalmadığınıza dikkat edin.
Toksik İlişkilerin İlk Belirtileri ve Algılanışı
Sorunlu bir ilişkide partnerinizin ihtiyaçları ve istekleri, sizin hakkınız olan diğer her şeyi gölgede bırakabilir. Kendinizi sürekli olarak onun mutluluğu ve rahatı için çaba sarf ederken buluyorsanız, çoğu zaman da çabalarınızın karşılığını alamadığınızı düşünüyorsanız bir durup düşünmekte fayda vardır. Zamanınızı ve emeklerinizi özveriyle adadığınız ilişki, zaman içinde siz farkında bile olmadan manipülatif bir ilişkiye dönüşmüş olabilir. Eğer durum bundan ibaret ise siz ne kadar emek verirseniz verin, aldığınız ödül verdiklerinizden çok daha azı olacaktır.
Süreç içinde kendi değerlerinizi, hayallerinizi ve hatta temel ihtiyaçlarınızı göz ardı etmeye başladığınızı fark ettiğinizde, artık çok geç olabilir. Bu durumda emekleriniz boşa gitmesin diye bu enerji emici ilişkiyi sürdürmeye çalışırsınız. Hatta kendinizi daha çok emek, daha çok çaba harcamaya adarsınız. Bu kısır döngü de zamanla içinden çıkılmaz bir girdaba dönüşebilir.
Sessiz İstila ve İlişkilerde Manipülasyonun Yıkıcı Etkileri
Bu tür bir ilişkide manipülasyon mekanizması bir su damlası gibi sisteminize yavaşça sızar. Siz farkında bile olmadan tüm benliğinizi işgal eder. Öyle bir an gelir ki, sürekli olarak eleştirildiğinizi, hatta aşağılandığınızı hissetmeye başlarsınız. Partnerinizin tutum ve davranışları, özgüven ve özsaygınızı aşındırır. Bunun sonucunda da kendinizi değersiz ve yetersiz hissetmeye başlarsınız. Bu durum kendinizi daha da kötü hissetmenize sebep olur ama ilişkiyi de sonlandıramazsınız. Çünkü duygusal istismar içeren ilişkilerde bağımlılık zehri sinsi sinsi bünyenize girmiştir bir kere. Tıpkı sigara bağımlılığı gibi bağımlı bir ilişki içinde bulursunuz kendinizi.
Toksik ilişkide yaşanan bu duygusal ve zihinsel tükenmişlik, sizi kendi iç dünyanızda bir labirente hapseder. Dışarı çıkmak için çabalarsınız ama her seferinde aynı döngülere geri dönersiniz. Tartışmalar ve çatışmalar hiç bitmez. Hatta daha da içinden çıkılmaz bir hale bürünür.
İlişkide Kalma Sebepleri ve İnkâr Mekanizması
Bir insan neden toksik bir ilişkide kalır? Aslında cevap oldukça karmaşıktır. Kimi zaman kişi partnerinin değişeceğine, ilişkinin daha sağlıklı bir hal alacağına dair bir umut besler. Diğer zamanlarda ise, bu ilişkiyi sonlandırmanın getireceği yalnızlık ve belirsizlikten korkar. Bazen çocukluk döneminden gelen ve ilişkide tekrar tekrar yaşanan bazı olumsuz düşünce kalıpları da bu süreci zorlaştırır. Kişi ebeveynlerinden aldığı reddedilme ve değersizlik duygularını partnerine aktarabilir. Bu da kişinin kendini sürekli suçlu hissetmesine neden olur.
Zehirli Bir İlişkide Ayrılmak Neden Bu Kadar Zor?
Toksik bir ilişkiden kurtulmak genellikle kolay değildir. İlişkiyi sonlandırma kararı almaktan daha fazlasını gerektirir. Kişinin önce kendi değerini anlaması, özsaygısını yeniden kazanması ve kendine zarar veren düşünce kalıplarından kurtulması gerekir. Bu da kişi için zor bir süreç olabilir. Ama unutulmamalı ki her birey, mutlu ve sağlıklı olmayı hak eder. Sadece fiziksel değil, ruhsal sağlığınız da önemlidir.
Bazı kişiler duygusal veya fiziksel olarak istismar edilmesine rağmen partnerlerinden ayrılmakta zorluk yaşarlar. Hatta içinde bulundukları ilişkide aslında eksik ve yanlış bir şeyler olduğunu bir şekilde bilmelerine rağmen problemleri göz ardı ederek bilinç dışı bir motivasyonla var olan problemleri görmemeyi seçerler. Gerçeklerle yüzleşmekten kaçınırlar, adeta yok sayarlar.
İlişkideki Problemleri Görmezden Gelmenin Sebepleri
İlişki problemlerini görmezden gelmek, onları yok saymak, çözümlemek için harekete geçmemek, ileride bu problemlerin daha da büyümesine ve daha yıkıcı bir ayrılık süreci yaşanmasına sebep olur.
Bireylerin toksik bir ilişki içinde olduklarını bildikleri halde ayrılmayı neden zor bulduklarına ilişkin bir araştırma, bunun aşağıdakilerin birleşiminden kaynaklandığını ortaya koyuyor:
- Düşük özgüven (birçok kişi, güzel giden bir ilişkiye layık olmadıklarını düşünmekteydi),
- Daha iyi alternatifleri olduğunun algılanamaması,
- İlişkiye ayırdığı zamanı ve çabayı boşa harcamak istememe duygusu,
- Problemlerin kendi suçu olduğuna inanması. (Belki de bu inancın sebebi, istismarcı partner tarafından defalarca söylenen “Bana bunu sen yaptırdın!.. Beni anlamadın… Bak bana ne yaptırdığını gör, hepsi senin suçun!” gibi telkinlerdir)
- Bir partneri olmaması fikrine eşlik eden alternatif korkular. Örneğin; aşk acısı çekmekten korkmak.
- “Şu an canı sıkkın olduğu için böyle davranıyor, zamanla düzelecek, beni çok sevecek, çok mutlu olacağız” gibi umutların yoğunluğunu, aşkla karıştırmak.
Bazı ilişkiler sadece aşk değil, bağımlılık psikolojisi kapsamında da değerlendirilebilir.
İlişkilerde Aralıklı Pekiştirme ile Bağımlılık Oluşumu
Aralıklı pekiştirme; ödülün veya olumlu tepkinin sürekli ve tahmin edilebilir bir şekilde verilmediği, ancak yine de yeterince sık gerçekleştiği bir durumdur. Bu tür bir pekiştirme modeli özellikle ilişkilerde, bireyin partnerinin iyi davranışlarını daha değerli ve arzulanan olarak algılamasına neden olur. Çünkü nadiren yaşanan olumlu anlar ve davranışlar, sürekli ve tahmin edilebilir olanlardan daha güçlü bir duygusal etki yaratır. Bu durum da kişinin istismarcı veya zarar verici bir partnerle ilişkisini sürdürmesine yol açabilir zira ara sıra gelen olumlu davranışlar, kişinin partneri tarafından maruz kaldığı tüm diğer olumsuz tecrübeleri göz ardı etmesine veya bunları tolere etmesine neden olabilir.
Partneriniz size bazen çok iyi davranıyor, bazen de şaşırtıcı bir şekilde üzücü, kırıcı, hayal kırıklığına uğramanıza sebep olan olumsuz söz ve davranışlarda bulunuyorsa, Skinner’in ‘Aralıklı Pekiştirme’ kuramına göre bu durumun sizde bir bağımlılık yaratma potansiyeli olduğunu göz ardı etmemelisiniz.
Toksik ilişkilerde aralıklı pekiştirme, ara sıra rastgele sevgi patlamalarıyla renklenen duygusuz ve zalimce bir davranış modelidir.
İstismarcı, ödülleri tutumlu bir şekilde dağıtır; şurada biraz sevgi, şurada bir iltifat. Bazen hediyeler, hoş sürprizler veya belki de nazik sözler… Partnerinin uzun vadeli temel ihtiyaçlarına duyarsız olan ve hatta zaman zaman sözel veya fiziksel şiddete başvuran bir insanın zarar vermemesi bile bazen bir nezaketmiş gibi görülebilir. Bu durumda da Stockholm sendromundan bahsedebiliriz.
Mesele şu ki, iyi muamele ilişki boyunca “ara sıra” ve “öngörülemez bir şekilde” dağıtılınca, bu iyi muameleye özlem duyulur. İyi davranma her zaman mevcut (ulaşılır) olmadığından, bu döngü kişide bağımlılık yapar. Gerçeklerle yüzleşmek yerine görmezden gelen kişi, yeterli sevgiyle partnerinin değişeceğini ve daha iyi muamele göreceğini düşünür. Bu tür bir ilişki dinamiği de bireyin duygusal olarak dengesiz ve tahmin edilemez bir ilişki ortamında kalmaya devam etmesine, hatta bu duruma bağımlı hale gelmesine yol açabilir.
Uzaktan İlişkilerde Aralıklı Pekiştirme Tuzağı
Uzaktan ilişki yaşayanların da “aralıklı pekiştirme” tuzağına düşmemeye dikkat etmesi önemlidir. Uzak mesafeli ilişkilerde, partnerler genellikle sınırlı ve düzensiz aralıklarla bir araya gelirler. Bu buluşmalar genellikle yoğun duygusal anlar içerir, çünkü partnerler birbirlerini özlemişlerdir ve bir araya geldiklerinde maksimum derecede kaliteli zaman geçirmeye odaklanırlar. Bu durum da Skinner’in aralıklı pekiştirme teorisine mükemmel bir örnek teşkil eder.
Aralıklı pekiştirmenin etkisi, ilişkinin bu kısıtlı ve yoğun buluşma sürelerine odaklanmasıyla daha da belirginleşir. Özlemin de getirdiği motivasyonla, ayda birkaç gün beraber geçirdikleri zaman dilimi içinde her şey çok güzeldir… Birbirlerini sık sık göremeyen çiftler, bir araya geldiklerinde her şeyin mükemmel olmasını isteyebilir ve bu durum, ilişkinin gerçek dinamiklerini göz ardı etmelerine neden olabilir. Özellikle, ilişkinin zorlukları ve sorunları, partnerlerin ilişkiden ve yaşamdan beklentilerindeki farklılıklar, bu kısa ve yoğun buluşma zamanlarında hiç konuşulmayarak göz ardı edilebilir veya önemsizleştirilebilir.
Bu durum, partnerlerin ilişkinin gerçek durumunu idealize etmesine ve gerçek dışı beklentilere sahip olmasına yol açabilir. Örneğin, partnerler birbirlerini nadiren gördükleri için, ilişkinin zor yönleriyle yüzleşmek yerine, sadece ilişkinin pozitif yönlerine odaklanırlar. Bu da ilişkinin gerçek sorunlarını çözmede gecikmelere veya bu sorunların göz ardı edilmesi nedeniyle her iki taraf için de zaman kaybına neden olabilir.
Aynı zamanda, bu tür bir ilişki dinamiği, bireyin partnerine karşı aşırı bir özlem ve bağımlılık geliştirmesine yol açabilir. Bağlılık ile bağımlılık, birbirine karıştırılmamalıdır. Bu tür bir bağımlılık, ilişkinin sağlıklı ve dengeli bir şekilde ilerlemesini engelleyebilir.
Uzaktan ilişkilerde, her buluşma sonrasında tekrar ayrılmak zorunda kalmak, bireylerin sürekli bir özlem ve beklenti içinde olmalarına sebep olabilir. Ancak bu özlem ve beklentilerin niteliği tarafların iç dünyasında farklılık gösterebilir. Bu düzensiz ve kısıtlı zamanlarda yaşanan duygusal paylaşımlar, “aralıklı pekiştirme” kuramının prensipleriyle uyumlu bir şekilde, bir sonraki buluşmayı daha da değerli ve önemli kılarken, ilişkinin gerçek sorunlarını görmezden gelmeyi teşvik eder. Zaten uzaktan ilişkilerde beraber geçirilen zaman kısıtlı olduğu için, gerçek sorunların ortaya çıkmasına fırsat verecek şartlar oluşmaz. Dolayısıyla, olası sorunların çiftler arasında uyumlu bir şekilde çözülüp çözülemediğinin test edilmesinin de imkanı olmaz.
Uzaktan ilişkilerde “aralıklı pekiştirme” etkisi, ilişkinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini engelleyebilir. Gerçek sorunların göz ardı edilmesine yol açan sağlıksız ilişkilerde açık iletişim çok daha önem kazanır. Gerçekçi beklentilerin dürüst bir şekilde ortaya konularak, geciktirilmeden çiftler arasında konuşulmasının önemi büyüktür. Çiftlerin bir arada olunan kısıtlı zamanlarda sadece beraber geçirilen zamanın hazzına odaklanmak yerine, ilişkiyi tüm yönleriyle gerçekçi bir şekilde değerlendirmeye de zaman ayırmaları gerekir. Böylece ilişkinin sağlıklı ve dengeli gelişmesi mümkün olabilir. İlişkinin hedeflerini konuşmak sürekli ertelenirse sonunda hem hayal kırıklığı daha büyük olur hem de yıkıcı bir ayrılık süreci yaşanabilir.
İlişkilerde Bağımlılığının Psikolojisi
Her bağımlılıkta olduğu gibi, duygusal veya fiziksel istismara uğrayan biri ilişkisini sonlandırıp istismarcısından uzaklaştıktan sonra bile, tüm bu korkunç istismara rağmen tekrar onunla birlikte olma motivasyonunu hissetmeye başlayabilir. Peki bu neden olur?
Dopamin ‘motive edici’ bir kimyasal olarak bilinir. Hayatta kalmamıza ve gelişmemize yardımcı olan beyindeki ödül sistemlerimiz de dopaminle çalışır. Bağımlılık olmadığı sürece bizi bizim için en iyi olanı yapmaya motive eder. Ancak bu ödül sistemlerimiz bağımlılık yaratan kalıplar tarafından ele geçirilebilir. Öyle olduğunda da zihnimiz olumlu anılara, olumsuz anılardan daha farklı davranır.
İster bir maddeye ister bir aktiviteye ya da kişiye yönelik olsun, o baş döndürücü özlem ve arzu ataklarımız sırasında dopaminle dans eden ödül sistemimiz iyi zamanların uğruna kötü zamanları unutmamızı sağlar. Dopamin yüklü anılar kötü söz ve anıları engellerken, kişinin odağını sadece ilişkinin olumlu anılarına yönlendirir. Dopamin bizi ne istediğimize odakladığından, ilişkinin olumsuz unsurları, olumlu unsurları tarafından gerçekçi olmayan bir şekilde yüceltilir ya da yok sayılır. Bu olumlu unsurlar arasında kişinin hayalinde kurduğu o harika gelecek planı da vardır. Oysa bazen bu hayaller partnerlerin her ikisinin de hemfikir olduğu ortak hayaller olmayabilir.
Dopamin bizi motive eder ve bunu yapmanın bir yolu da olumsuzlukları unutmamızı ya da en azından onları çok fazla hissetmememizi sağlamaktır.
Peki bu bilgileri nasıl kullanacağız?
Sağlıklı İlişkilere Doğru
Bize ilişkiyle ilişkili kötü zamanları değil, yalnızca dopamin bağlantılı “iyi zamanların” anılarını sunan bağımlılık yaratan odaklanma hali, daha geniş bağlamı kaybetmemize neden olur. Gerçekte size iyi gelmediğini ve bir yere gitmediğini bildiğiniz halde sonlandıramadığınız ilişkinizde aralıklı pekiştirme tuzağına düşüp düşmediğinizi sorgulayın.
Kendinize şu soruyu sorun: “Partnerimle hiçbir kısıtlama olmadan her gün beraber yaşasaydım ne olurdu?” Gözlerinizi kapayın ve nasıl bir hayatınız olurdu, hayal edin. Hayal etmeniz gereken şey, nasıl olmasını istediğiniz değil, “bu şartlarda devam ederse nasıl olacağı” olsun. Gerçekten odaklanın. Partnerinizin şu anki davranışları on yıl daha böyle devam ediyor olsaydı, on yıl daha bu şekilde süren bir ilişkiye hazır mısınız? Aklınıza gelen şeyler sadece iyi anılar mı? İyi özellikler mi? Aralıklı pekiştirme tuzağına düşmediğinize emin olun.
Sonra şu soruyu cevaplayın: “Şu andaki benliğiniz, on yıl daha onunla birlikte olan gelecekteki benliğinize ne söylemek isterdi?”
Bunu düşündükten sonra yine gözlerinizi kapatın ve hayal edin: Gerçekten sağlıklı, karşılıklı saygı ve sevgi dolu, birbirini her koşulda destekleyen, paylaşımcı, partnerlerin her ikisinin de ilişkiden beklentilerinin paralel olduğu harika bir ilişki içinde olsaydınız, hayatınız nasıl olurdu?
Son olarak, kendinize şu soruyu sorun: “Neden kendimi sağlıklı ve mutlu bir ilişkiye layık görmüyorum?” Zaman zaman, bir ilişki içindeyken, temel duygusal ihtiyaçlarımızı ihmal edebiliriz. Bu ihtiyaçları, sağlıksız bir ilişkiyi onarmak için çabalayarak, partnerimizi değiştirmeye çalışarak ya da durumu olduğundan farklı görme girişimlerimizle gözümüzü gerçeklere kapatarak karşılamak yerine, bu ihtiyaçları daha sağlıklı yollarla nasıl karşılayabileceğimizi düşünmek daha faydalı olacaktır.
Toksik İlişki Düzelir mi?
Toksik ilişkilerin düzelme potansiyeli vardır elbette. Ancak bu, büyük ölçüde her iki tarafın da ilişkiyi düzeltmeye yönelik isteğine ve kararlılığına bağlıdır. İlk adım, tarafların ilişkinin aksaklıklarını net bir şekilde görmesi ve sorunun varlığını kabul etmesidir. İlişkinin yıkıcı bileşenlerini görmek ve kabul etmek, çoğu kişi için zor olabilir. Bu nedenle, bu konuda profesyonel yardım almak problemi çözmeyi kolaylaştırabilir.
İlişkideki yıkıcı davranışları fark etmek ve bunlar hakkında açıkça iletişim kurmaya hazır olmak çok önemli olduğu için sürecin başarısı sadece bir kişinin değil, her iki tarafın samimi katılımına ve sürekli çabalarına bağlıdır. Gerekli değişim ve gelişmeler sağlanamadığı takdirde ilişki aynı zararlı döngüde devam eder. Eğer taraflardan biri problemi çözme konusunda istekli değilse, ayrılmak daha iyi olur. Zira ilişki iki kişi ile yaşanır. Kendi ihtiyaçlarına ve mutluluğuna öncelik vermek, sağlıklı ilişkilerin temelidir.
Sık Sorulan Sorular
Toksik ilişkilerin ilk belirtileri: ilişkiyle ilgili sürekli stres ve kaygı; sıklaşan mutsuzluk ve güvensizlik hissi; partnerinizin söz ve davranışlarından endişe duymak ve değersiz hissetmektir.
Bireyler, korku, bağımlılık ve manipülasyon gibi çeşitli faktörler nedeniyle veya kendi iyilikleri üzerindeki olumsuz etkilerinin farkında olmadıkları için toksik ilişkilerde kalabilirler. Yas sürecini yaşamaktan korkmak da toksik ilişkilerde kalma sebeplerindendir.
Düşük benlik saygısı, toksik ilişkide kalmanın nedenlerinden biridir. Bireyler, ilişkinin düzeleceğine dair bir inanç, yalnız kalma korkusu veya olumsuz çocukluk deneyimleri, bu tür ilişkileri bitirmekte zorlanmaya sebep olabilir.
Toksik ilişkiden çıkmak için öz saygımızıı geliştirmek, olumsuz düşüncelerimize meydan okumak, kişisel mutluluğumuzu ve kendi duygusal ihtiyaçlarımızı önceliklendirmek gerekir. Bu konuda profesyonel destek almak da toksik ilişkiden mümkün olduğunca az hasarla ve hızlı bir şekilde kurtulmaya yardımcı olur.
Aralıklı pekiştirme, toksik ilişkilerde öngörülemeyen ödül ve ceza düzenini ifade eder. Bu, bireyleri istismarcıya karşı duygusal olarak bağımlı hale getirerek, ilişkide kalmalarını sağlar.
Uzun mesafeli ilişkilerde aralıklı pekiştirme tuzağından kaçınmak için tarafların açık iletişim içinde olmayı başarması gerekir. ,Gerçekçi beklentiler ve ilişkinin tüm yönleri açıkça konuşulabilmeli, istek ve ihtiyaçların oaralel olduğuna emin olunmalıdır. Bu da her iki tarafın aktif katılımını gerekir. İlişkinin hem olumlu hem de zorlu yönlerini açık iletişim ve dürüstlükle ele almak önemlidir.
Duygusal bağımlılıktan kurtulmak için bireyler ilişkinin gerçekliğini kabul etmeli. Öz-değer oluşturmaya odaklanmalı, sınırlar koymalı ve gerektiğinde profesyonel yardım almalıdır. Kendi ihtiyaçlarına ve kendi mutluluğuna öncelik vermek, sağlıklı ilişkilerin temelidir.