Logo

Sosyal Anksiyete Bozukluğu Belirtileri ve Tedavisi

Sosyal anksiyete bozukluğu (eski adıyla sosyal fobi), sosyal durumlarda veya insanlarla etkileşim içindeyken, korku ve endişeye neden olan bir ruh sağlığı problemidir. Bu bozukluğun en temel özelliği yargılanmaktan, reddedilmekten ve/veya aşağılanmaktan korkmanızdır. İyi haber şu ki, bu bozukluk tedavi edilebilir. Bu duygusal zorluk, günlük yaşamı ciddi anlamda olumsuz etkileyebilir. Dünya genelindeki popülasyonun %5 ila %10’u bu rahatsızlıktan etkilenmektedir.

Sosyal fobiye sahip bireyler, çoğu insan için normal olan sosyal durumlarda aşırı stres yaşayabilirler. Bu nedenle sosyal temas gerektiren tüm aktivitelerden kaçınabilirler. Günümüzde geleneksel yöntemlerin yanı sıra, hipnoz gibi tamamlayıcı terapi yöntemleri de bu problemi aşmak için sıkça kullanılıyor.

İçindekiler

Sosyal Anksiyete Bozukluğu Nedir? (Sosyal Fobi)

Sosyal anksiyete, bireylerin sosyal durumlar karşısında aşırı endişe ve korku hissetmeleriyle karakterize bir psikolojik rahatsızlıktır. Sosyal etkileşimler sırasında yoğun ve orantısız bir kaygı hisseden bireyler başkaları tarafından yargılanma, utandırılma ya da küçük düşürülme korkusu yaşarlar. Bu durum, sosyal etkinliklerden kaçınmaya, günlük işlevselliğin azalmasına ve yaşam kalitesinin düşmesine sebep olabilir.

Sosyal Fobi Belirtileri

Anksiyete, hayatın bir parçasıdır. Ancak, bu duygunun aslında ne olduğunu ve hangi belirtilere sebep olduğunu bilmek, onunla nasıl başa çıkacağımıza karar vermemize yardımcı olabilir. Yüksek düzeyde kaygı genellikle bir tehdit veya tehlike algısıyla tetiklenir. Bu, gerçek bir tehdit olabileceği gibi, bazen sadece kafamızda yarattığımız bir senaryo da olabilir.

Sosyal anksiyete bozukluğu olan herkes, bunu farklı şekillerde deneyimleyebilir. İnsanların sorun yaşama eğiliminde olduğu bazı yaygın durumları şöyle sıralayabiliriz:

  • Yabancılarla konuşmak
  • Topluluk önünde konuşma yapmak
  • Göz teması kurmak
  • Partilere gitmek
  • Okula veya işe gitmek
  • Konuşmaları başlatmak
  • Bir topluluğa eğitim vermek (örn. öğretmenler)
  • Yeni insanlarla tanışmak
  • İnsanların önünde performans sergilemek
  • Telefon görüşmesi yapmak
  • Bir restoranda, mağazada veya halka açık başka bir yerde bir görevliden yardım istemek
  • İnsanların önünde bir soru yanıtlamak
  • İnsanların önünde yemek yemek

Bu durumlardan bazıları sizin için sorun olmayabilir. Örneğin konuşma yapmak sizin için kolay olabilir ama belki bir partiye gitmek sizin için adeta bir kâbus olabilir. Ya da bire bir konuşmalar ve sohbetler yapma konusunda çok rahat olabilirsiniz ama kalabalık bir sosyal ortama girme konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz. Tüm sosyal kaygılı kişilerin belirli bazı durumlardan korkmak için farklı nedenleri vardır. Ancak genel olarak kaygı yaratan düşünce içerikleri şunlardır:

  • Sosyal durumlarda başkaları tarafından yargılanmak
  • Sosyal ortamlarda veya herhangi bir durumda izlenme korkusu
  • Utanmak veya aşağılanmak ve bunu kızararak, terleyerek veya titreyerek göstermekten endişe duymak,
  • Yanlışlıkla birini rahatsız etmekten endişelenmek,
  • İlgi odağı olmak
 

Sosyal Anksiyetenin Psikolojik ve Fizyolojik Belirtileri

Anksiyetenin en yaygın belirtilerinden biri fiziksel tepkilerdir. Kalbin hızla çarpması, ellerin titremesi, mide bulantısı, aşırı terleme gibi belirtiler, vücudun savaş ya da kaç tepkisi gösterdiğinin işaretleridir.

Bir diğer yaygın belirti ise zihinsel ve duygusal tepkilerdir. Sürekli endişe duyma, korku, özellikle de belirsizlik karşısında aşırı tepki gösterme, belirtiler arasındadır. Aynı zamanda, sürekli olarak en kötü senaryoyu hayal etmek de kaygı belirtisidir.

Son olarak, anksiyete bazen davranışsal belirtilere de yol açabilir. Bu, sosyal ortamlardan kaçınma, belirli aktiviteleri veya yerleri tercih etmeme şeklinde kendini gösterebilir. Önemli olan, bu belirtileri tanımak ve onlarla başa çıkmak için uygun stratejileri öğrenmektir.

Psikolojik Belirtiler:

  • Özsaygı Problemleri: Sosyal anksiyete yaşayan birçok kişi, eleştirilme veya yargılanma korkusuyla mücadele eder. Bu durum zamanla özsaygının azalmasına yol açabilir.
  • Konsantrasyon Problemleri: Sürekli endişe halinde olmak, odaklanmayı zorlaştırabilir.
  • Sosyal İzolasyon: Sürekli eleştirilme korkusu, kişiyi sosyal etkinliklerden uzaklaştırabilir.
 

Fizyolojik Belirtiler:

  • Kalp Çarpıntısı: Anksiyete, “savaş ya da kaç” tepkisini tetikler ve bu da kalp ritminin hızlanmasına neden olabilir.
  • Terleme: Anksiyete durumunda vücut sıcaklık dengesini korumak için aşırı terleme meydana gelebilir.
  • Tremor (Titreme): Ellerde, kollarda veya vücudun diğer bölgelerinde hafif titreme olabilir.

 

Sosyal Fobi Utangaçlık Değildir

Herkes zaman zaman utangaçlık yaşayabilir. Sosyal anksiyete bozukluğuna sahip olmak, kariyerinizi, eğitim hayatınızı, kişisel ilişkilerinizi, günlük faaliyetlerinizdeki işlevselliğinizi engelleyerek hayatınızı olumsuz etkileyebilir. Oysa “utangaç biri olmak” çoğu zaman bu faaliyetlerinizi etkilemeyebilir. Genel olarak sosyal kaygıyı utangaçlıktan ayıran üç ana faktör vardır:

  • Günlük yaşamınızdaki işlevselliğinizi ne kadar etkiliyor?
  • Korkunuz ve endişeniz ne kadar yoğun?
  • Belirli durumlardan ne kadar sıklıkla kaçınıyorsunuz?
 

Pek çok kişi bunun sadece bir kişilik özelliği olduğunu düşündüğü için yardım almayı düşünmez. Sosyal durumlarda yoğun kaygı belirtileri yaşıyorsanız, bir ruh sağlığı uzmanına başvurmanız önemlidir.

Sosyal Fobi ile Agorafobi Arasındaki Fark

Sosyal anksiyete bozukluğu ve agorafobinin her ikisi de anksiyete ve halka açık yerlerde olmakla ilgili olsa da birbirinden farklı sorunlardır.

Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler sosyal durumlarda başkaları tarafından yargılanacağına, eleştirileceğine veya aşağılanacağına dair yoğun ve sürekli bir endişe duyar. Agorafobisi olan kişiler ise belirli yerlerde veya belirli durumlarda panik veya çaresizlik duyguları yaşarlar. Bunun nedeni mutlaka başkaları değildir. Bu kişiler, bir şeyler ters giderse kaçmanın zor olabileceği durumlardan korkarlar. Agorafobi, genellikle bir veya daha fazla panik atak sonrasında gelişen bir anksiyete bozukluğudur.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu Tedavi Edilebilir mi?

Sosyal anksiyete belirtileri ve tedavisiKanıta dayalı bilimsel çalışmalar, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Hipnoterapi ve ilaçların, sosyal durumlardaki orantısız kaygının yönetilmesi ve tedavisinde başarılı olduğunu göstermiştir. Birçok durumda ilaç kullanmadan, sadece terapi almak da çözüm sağlayabilmektedir. 

Sosyal fobisi olan bazı kişilerde korku, sadece topluluk önünde konuşmak veya sohbet başlatmak gibi bazı spesifik durumlarla sınırlıdır. Buna “Spesifik Sosyal Fobi” diyebiliriz.

Tedavi almak, sosyal durumlarda yaşadığınız belirti ve kaygıları azaltmaya yardımcı olur. Tedavi edilmediği takdirde, sosyal anksiyete yaşam kalitesinin düşmesine ve depresyon gibi başka ruhsal sağlık sorunlarına neden olabilir.

Sosyal Anksiyete Tedavi Yöntemleri (Sosyal Fobi Tedavisi)

Sosyal anksiyete bozukluğunun tedavisi için birçok farklı yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemler genellikle kişinin özel durumu değerlendirilerek, kişiye özel bir yaklaşımla uygulanır. Tedavide kullanılan en yaygın yöntemler şunlardır:

  1. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)
  2. Maruz Bırakma Terapisi
  3. İlaç Tedavisi
  4. Hipnoterapi
  5. Grup Terapisi
 
Tüm tedavi seçeneklerinin etkinliğinin kişiden kişiye değişiklik gösterebileceği unutulmamalıdır.

Hipnozun Sosyal Anksiyete Tedavisindeki Yeri ve Etkileri

Hipnoz, bilinç durumunun değiştirilmesiyle rahatlama ve konsantrasyonun arttığı bir terapi yöntemidir. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve ilaç tedavisi gibi diğer tedavi seçenekleriyle birleştirildiğinde daha etkili hale gelir. Terapi süreci bireyin ihtiyaçlarına göre tasarlandığında, sosyal durumlarda daha rahat hissetmeyi sağlar.

Hipnoterapi sırasında çeşitli teknikler kullanılır. Gevşeme ve nefes alma teknikleri, imgeleme ve geçmişteki travmatik olayları yeniden çerçevelemeye yönelik yaklaşımlar, tedavilerde sıklıkla kullanılır. Ayrıca, bireylerin sosyal durumları daha az tehditkâr olarak algılamalarına yardımcı olan Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) de tedavi programına dahil edilebilir. 

1- Özsaygı ve Özgüven Artışı

Özsaygı ve özgüven, bireyin sosyal ortamlarda nasıl hissettiği ve nasıl tepki verdiği üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Özellikle sosyal anksiyetesi olan kişiler için bu iki kavram, en sık zorluklarla karşılaşılan alanlardır. Hipnoz, bilinçaltında yer alan inançları ve düşünce kalıplarını hedef alarak, özsaygı ve özgüven üzerinde derinlemesine bir etki yapmaya yardımcı olur.

Sosyal anksiyetesi olan bireyler genellikle olumsuz öz-yargılarla mücadele ederler ve bu yargılar, geçmiş deneyimler, yaşanmış travmalar veya çevresel etmenlerden kaynaklanabilir. Hipnoterapi seanslarında, bu olumsuz inançlar yerine pozitif ve destekleyici inançlar eklenmeye çalışılır. Terapilerdeki amaç, bireye sosyal etkileşimlerinde özgüvenli bir beden dili ve rahat bir hissiyat entegre etmektir.

Özsaygınızın ve özgüveninizin artması, sosyal ortamlarda daha rahat ve kontrollü hissetmenize yardımcı olabilir, bu da diğer insanlarla olan etkileşimlerinizi olumlu etkiler. Hipnoterapi, kişiye özel olarak hazırlanan telkinlerle bilinçaltınızda özsaygı ve özgüveninizi geliştirmek için yeni bir anlayış oluşturur, sosyal anksiyetenin üstesinden gelmenize yardımcı olur.

2- Sosyal İlişkilerde İyileşme

Hipnoz sırasında, sosyal anksiyetenin temel nedenleriyle yüzleşme ve bu nedenlere yeni perspektiflerden bakma olanağı sağlanır. Bu süreçte, sosyal etkileşimler sırasında ortaya çıkan korkuların ve endişelerin kökenine inilir. Birçok kişi, bu korkuların aslında geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlere veya öğrenilmiş davranışlara dayandığını keşfeder.

Bu farkındalık, sosyal etkileşimlere dair olumsuz düşünce kalıplarını değiştirme sürecini başlatır. Hipnoz, bu düşünce kalıplarını olumlu ve destekleyici olanlarla değiştirmek için bir fırsat sunar. Böylece, sosyal anksiyeteyle başa çıkma yeteneğini geliştirirken, sosyal ilişkilerde de iyileşme yaşanır.

Sosyal kaygının üstesinden gelmek isteyen birçok kişi genellikle hipnoz veya hipnoterapi gibi tamamlayıcı tedavi yöntemlerini terapi programlarına dahil eder. Hipnozun sosyal kaygıyı gidermedeki popülaritesi, ilaç kullanmaya gerek olmadan BDT’yi destekleyici bir şekilde kullanılabilmesi ve etkilerinin hızlı ve kalıcı olmasından kaynaklanmaktadır.

Hipnoz, bireyin kendine özgü olan sosyal kaygılarını bilinçaltı seviyesindeki tetikleyicilerle beraber ele alır. Hipnoz altında yapılan görselleştirme ve maruziyet egzersizleri çok etkilidir. Bireyler bu sayede günlük hayatta maruz kalmaları muhtemel olan çeşitli sosyal durumlarda yaşadıkları anksiyeteye sistematik olarak duyarsızlaşırlar. Bu yaklaşım invivo maruz bırakma terapisinin aksine, sosyal kaygısı olan bireylere oldukça konforlu bir tedavi deneyimi sağlar.

Sosyal fobi tedavisinde hipnoz yöntemi özellikle BDT ile beraber kullanıldığında, tedavinin başarısına büyük katkı sağlamaktadır. İlaçtan uzak durmak isteyen kişiler için de güvenilir bir alternatiftir ancak konuşma terapilerinin tek başına yeterli olamayabileceği çok ciddi anksiyete bozukluklarında ilaç tedavisinin de gerekli olabileceğini unutmamak gerekir. İlaç kullanımı isteğe bağlı değildir. Tedavi planına ilacın dahil edilip edilmeyeceği kararını siz değil, doktorunuz belirleyecektir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu Hipnoz Tedavisi

Hipnoterapi, bilişsel davranışçı terapi (BDT), ilaç tedavisi ve grup terapisi gibi diğer sosyal anksiyete tedavi yöntemleriyle karşılaştırıldığında, farklı avantajlar ve dezavantajlar sunar. Hipnoz, genellikle daha hızlı sonuçlar verebilir ancak bazı kişiler için BDT ve/veya ilaç tedavisi de gerekebilir. Tedavi seçenekleri, bireyin özel ihtiyaçlarına ve tercihlerine göre değerlendirilmelidir.

Sosyal Anksiyete ve İlaç Tedavisi

Sosyal anksiyete tedavisinde hipnoterapi, BDT ve ilaç tedavisi, ağır durumlarda birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Yöntemlerin farklı avantajları ve sınırlılıkları vardır. İlaç tedavisi, genellikle anksiyete belirtilerini hafifletmek için kullanılan antidepresanlar veya anksiyolitikler aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu ilaçlar kimyasal dengeleri düzenleyerek kişide hızlı bir rahatlama sağlayabilse de ilaç tedavileri genellikle sadece semptomları hafifletmeye odaklanır. Altta yatan nedenleri çözmez. Ayrıca, hepsi olmasa da bazı ilaçlar bazı kişilerde bağımlılık yapabilir. Yan etkiler görülmesi de olasıdır.

Öte yandan, terapiler zihinsel ve duygusal düzeyde çalışır. Terapilerin temel amacı, bireyin anksiyeteyle ilgili olumsuz düşünce kalıplarını dönüştürerek işlevsel inançlar oluşturmaktır. Hipnoterapi, bireyi yüksek bir odaklanma haline ulaştırarak kaygının altında yatan endişeleri yeniden çerçevelemeye yardımcı olurken, anksiyetenin bilinç dışı düzeydeki unsurlarında kalıcı değişiklikler yapmayı hedefler.

Tedavi seçenekleri arasında bir seçim yaparken, tüm yöntemlerin kendine göre bazı avantajları ve dezavantajları olduğunu unutmamak gerekir. İzlenecek tedavi yönteminin seçimini sizin değil, durumunuzu değerlendiren uzmanın yapması gerekir. Uzmanınız yönteme karar verirken zaten sizin kişisel ihtiyaçlarınızı, tercihlerinizi ve tüm tedavi yöntemlerinin potansiyel etkilerini dikkate alacaktır. Bazı bireyler için ilaç tedavisi hızlı ve etkili bir çözüm olabilirken, diğerleri için hipnoterapi ve BDT daha uygun bir yaklaşım olabilir. Bu yöntemler birbirine alternatif olmak zorunda değildir. Hepsi bir arada kullanılabilir.

Birçok durumda hem ilaç tedavisi hem de terapiler, bir arada ve bütüncül bir yaklaşımın parçası olarak kullanılabilir. Uzmanınız, tedavi programınızı sizin özelliklerinize uygun olarak tasarlayacaktır.  

Sosyal Anksiyete Bozukluğu ve Bilişsel Davranışçı Hipnoterapi

Sosyal kaygı bozukluğunda kullanılan iki popüler terapi yöntemi olan Hipnoterapi ve Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) benzer amaçlar taşısa da uygulama yöntemleri farklıdır.

BDT, düşünce, duygu ve davranışlar arasındaki ilişkilere odaklanır. Bu terapi, olumsuz düşünce kalıplarını tanımlamayı, sorgulamayı ve değiştirmeyi amaçlar. Bireye mantıksız düşüncelerini yeniden değerlendirme ve daha gerçekçi ve sağlıklı düşünce kalıplarını benimseme becerilerini kazandırır. Bilişsel Davranışçı Terapi genellikle yapılandırılmış bir şekilde ilerler. Her seanstan sonra bireye bazı basit ev ödevleri verilir.

Hipnoterapi ise, bireyin bilinç dışındaki inanç ve düşünceleri yeniden çerçevelemeyi hedefler. Terapist, çeşitli hipnotik teknik ve telkinler yoluyla, olumsuz düşünce ve inançları dönüştürmeye rehberlik eder. BDT yapılandırılmış somut tekniklere odaklanırken hipnoterapi daha esnek bir yaklaşım sunar. Ayrıca BDT bireye bilinçli düzeyde çalışma imkanı tanırken hipnoterapi daha çok bilinç dışı düzeyde etkili olur.

Her iki terapinin de ortak yönleri vardır. İkisi de düşünce kalıplarını ve inanç sistemlerini değiştirmeye odaklanır. Bu sayede de bireyin duygusal ve davranışsal tepkilerini daha sağlıklı bir şekilde yönetmesine yardımcı olur. Ayrıca, her iki terapi de bireyin kendi içsel gücünü ve kaynaklarını keşfetmesine olanak tanır. Bu iki terapi modelinin bir arada kullanılmasına Bilişsel Davranışçı Hipnoterapi diyebiliriz. 

Bilimsel Araştırmalar BDT ile İlgili Ne Diyor?

Son yıllarda, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yönteminin sosyal anksiyete bozukluğu tedavisi de dahil olmak üzere çeşitli anksiyete bozukluklarının tedavisindeki etkileri, geniş çaplı bilimsel araştırmalara konu olmuştur.

Sosyal fobi tedavisi ile ilgili bilimsel araştırmalar, özellikle BDT’nin bu konudaki etkililiğini somut olarak ortaya koymaktadır. Araştırma sonuçları, BDT’nin bu durumlar için çok yönlü ve etkili bir terapötik yaklaşım olduğunu; çoğu zaman diğer tedavilerden daha iyi performans gösterdiğini veya en az aynı oranda etkili olduğunu göstermektedir.

BDT’nin bu Sosyal Anksiyete Bozukluğu tedavisindeki etkinliği konusunda yapılan bir meta analiz, BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi) alanların, terapilerden hemen sonra kontrol grubundakilere kıyasla orta ila büyük bir derecede başarılı sonuçlar aldıklarını gösteriyor. Ayrıca terapi sonrası kazanımların sürdürüldüğü ve takip döneminde daha da iyileştiği görülmüş. Maruz bırakma, bilişsel yeniden yapılandırma, sosyal beceri eğitimi ve hem grup hem de bireysel terapi alanlar, BDT’den eşit derecede fayda görmüşler. Ayrıca bu çalışma, BDT’nin psikofarmakolojiye kıyasla uzun vadeli bir performansı olduğunu da göstermiş.

Özellikle 37.000’den fazla hastayı kapsayan geniş bir çalışma yelpazesini değerlendiren bir diğer kapsamlı bir meta-analiz, BDT’nin Sosyal Anksiyete Bozukluğu için ne kadar etkili olduğuna dair önemli bilgiler sunuyor. Bu tür kanıtla dayalı bilimsel araştırmalar, BDT’nin terapötik gücü hakkında bilim dünyasında artan bir fikir birliğini gösteriyor.

Tedavilerin Uzun Vadeli ve Kısa Vadeli Etkileri

Terapiler ve farmakolojik tedaviler genellikle “kısa vadeli ve uzun vadeli etkiler” olmak üzere iki farklı perspektiften değerlendirilir. Peki, sosyal anksiyete tedavisinde bu etkiler ne anlama geliyor?

Kısa vadeli etkiler, tedavi veya terapinin başlangıcından sonraki ilk günlerde veya haftalarda gözlemlenen değişiklikleri ifade eder. Örneğin, birçok birey hipnoterapi seansından sonra hemen daha sakin ve rahatlamış hissedebilir. Bu, kısa vadeli bir etkidir ve genellikle terapinin hemen etkisini göstermeye başladığının bir işareti olarak kabul edilir.

Ancak, bu ilk olumlu değişiklikler her zaman kalıcı olmayabilir. Her bireyin tedaviye verdiği tepki farklı olabilir. Bu nedenle, kısa vadeli etkiler kadar uzun vadeli etkilere de odaklanmak önemlidir. Uzun vadeli etkiler, terapinin sona ermesinden aylar hatta yıllar sonra bile devam eden etkilerdir. Örneğin; sosyal anksiyetesi olan bireyler düzenli terapi seansları aldıktan sonra, sosyal ortamlarda daha rahat ve özgüvenli hissetmeye devam edebilir.

Sosyal anksiyete tedavisindeki sonuçların başarısı hem kısa vadeli hem de uzun vadeli etkiler göz önüne alınarak değerlendirilmelidir

Sonuç

Sosyal kaygı bozukluğu belirtileri yaşıyorsanız, yalnız olmadığınızı bilin. İyi haber şu ki uygun bir tedavi ile bu problemi aşmanız mümkündür. Ruh sağlığınız da fiziksel sağlığınız kadar önemlidir. Bu nedenle yaşadıklarınız hakkında bir uzmanla mutlaka konuşun. Ne kadar erken yardım alırsanız, o kadar çabuk iyileşirsiniz.

Sık Sorulan Sorular

Sosyal fobi, sosyal durumlar karşısında aşırı korku ve kaygı duyma durumudur. Birey, diğer insanlar tarafından olumsuz bir şekilde değerlendirilme korkusu taşır. Bu korku, bireyin günlük yaşantısını, işini veya okulunu olumsuz etkileyebilir.

Evet, sosyal fobi terimi aynı zamanda “sosyal anksiyete bozukluğu” olarak da kullanılıyor. Her iki terim de genellikle aynı durumu tanımlamak için kullanılır. Ancak sosyal fobi, her sosyal ortamda değil de sadece kalabalık bir topluluk önünde bir konuşma ya da performans gösterme durumunda yaşanan korku ve kaygıyı tanımlamak için kullanılırsa, daha doğru olur.

Sosyal fobinin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik, beyin kimyasında dengesizlik, çevresel faktörler ve kişisel geçmişteki travmatik deneyimlerin bir kombinasyonu olarak ortaya çıkabileceği düşünülmektedir.

Kalp çarpıntısı, terleme, titreme, ses titremesi, yüz kızarması, mide bulanması gibi bazı fiziksel belirtiler, sosyal anksiyete belirtilerindendir. Ayrıca sosyal ortamlardan kaçınma, göz temasından sakınma ve yoğun endişe hali de belirtiler arasındadır.

Hipnoterapi ve Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), sosyal anksiyete bozukluğu tedavisinde oldukça etkilidir. Ayrıca, bazı durumlarda fiziksel belirtileri hafifletmek için tedavi sürecinde antidepresan ve anksiyolitik ilaçlar da kullanılabilir.

Picture of Klinik Psikolog BURAK UÇKUN

Klinik Psikolog BURAK UÇKUN

Hipnoterapi diplomasını dünyanın ulusal akreditasyona sahip ilk hipnoterapi akademisi olan, ABD Los Angeles’taki HMI College of Hypnotherapy‘de aldı. Lisans eğitimini yüksek onur derecesiyle ve bölüm ikincisi olarak mezun olduğu İstanbul Nişantaşı Üniversitesi, “Psikoloji” bölümünde tamamladı. “Klinik Psikoloji” alanında Yüksek Lisans eğitimini (tezli) İstanbul Beykent Üniversitesi‘nde başarıyla tamamlayarak Uzman Klinik Psikolog unvanını aldı. Ayrıca inşaat mühendisliği lisans diplomasına da sahip olan Klinik Psikolog Burak Uçkun, "American Hypnosis Association" akredite hipnoterapistler listesinde yer almaktadır. Yetişkinler için Bilişsel Davranışçı Terapi ve Hipnoterapi yönelimli psikoterapi hizmetleri vermekle beraber alandaki uzmanlara Hipnoz eğitimleri de vermektedir.

Yazarın Tüm Makaleleri
Picture of Klinik Psikolog BURAK UÇKUN

Klinik Psikolog BURAK UÇKUN

Hipnoterapi diplomasını dünyanın ulusal akreditasyona sahip ilk hipnoterapi akademisi olan, ABD Los Angeles’taki HMI College of Hypnotherapy‘de aldı. Lisans eğitimini yüksek onur derecesiyle ve bölüm ikincisi olarak mezun olduğu İstanbul Nişantaşı Üniversitesi, “Psikoloji” bölümünde tamamladı. “Klinik Psikoloji” alanında Yüksek Lisans eğitimini (tezli) İstanbul Beykent Üniversitesi‘nde başarıyla tamamlayarak Uzman Klinik Psikolog unvanını aldı. Ayrıca inşaat mühendisliği lisans diplomasına da sahip olan Klinik Psikolog Burak Uçkun, "American Hypnosis Association" akredite hipnoterapistler listesinde yer almaktadır. Yetişkinler için Bilişsel Davranışçı Terapi ve Hipnoterapi yönelimli psikoterapi hizmetleri vermekle beraber alandaki uzmanlara Hipnoz eğitimleri de vermektedir.

Yazarın Tüm Makaleleri

Bunlar da ilginizi çekebilir

Sorularınız mı var?

Telefon veya e-posta ile irtibata geçmekten çekinmeyin

Hipnoz Uzmanı ve Klinik Psikolog Burak Uçkun
Klinik Psikolog BURAK UÇKUN

Merhaba...

Sorunuz mu var?

bilgi@hypnotistanbul.com 
Tel: 0539 914 23 10

Sorularınız için telefon ya da e-posta yoluyla irtibata geçmekten çekinmeyiniz.

hypnotistanbul