Savaş ya da kaç tepkisi, aslında insanların hayatta kalmalarına yardımcı olan ve insanoğlunun hayatta kalma mücadelesinde yardımcı olan çok doğal bir savunma mekanizmasıdır. Bu mekanizma, “savaş, kaç ya da don” olarak da nitelendirilir zira donakalmak da bu mekanizmaya dahildir. Gelin, stres anında tetiklenen bu savaş kaç don mekanizmasına daha yakından bakalım:
İçindekiler
Savaş ya da Kaç Tepkisi Nedir?
Savaş ya da kaç tepkisi, insan vücudunun strese yanıt verme mekanizmasıdır ve “savaş ya da kaç” adı da buradan gelmektedir. Bu tepki, genellikle vücudun çeşitli fizyolojik fonksiyonlarında değişikliklerle birlikte gelir. Kalp atışı hızlanır, kan basıncı artar, solunum hızlanır ve kaslar gerilir. Bilinçaltı bazen kişi için potansiyel bir tehdit oluşturan bir durum olarak algıladığı bir ortam oluştuğunda (veya bilinçaltı o durumu potansiyel bir “tehlike” olarak algılamışsa), aslında çok doğal olan “savaş veya kaç” refleksini tetikleyerek otomatik olarak biraz fazla miktarda adrenalin üretilmesine sebep olarak kişiyi o tehlikeye karşı hazırlama eğilimi gösterir. Savaş ya da kaç tepkisi, Walter B. Cannon tarafından laboratuar hayvanlarının adrenal medullasından epinefrin salgılanması üzerine yaptığı çalışmalar sırasında geliştirdiği bir kavramdı.
Adrenalinin Savaş Ya da Kaç Tepkisindeki Etkileri
Böbreküstü bezlerinden salgılanan adrenalinin vücudumuz üzerindeki etkilerini özetlemek gerekirse:
- Kaslar gerilir.
- Kasların şekeri enerjiye dönüştürmek için ihtiyaç duyduğu fazla oksijeni almak için kişi daha hızlı nefes alıp vermeye başlar.
- Kanı ihtiyaç duyulan yerlere taşıyabilmek için kalp daha hızlı atmaya başlar.
- Kan ihtiyaç olmayan bölgelerden uzaklaştırılıp kaslara yönlendirilir. Bu yüzden de kişinin rengi birden solar.
- Sindirim yavaşlar, tükürük bezleri kurur, böylece ağız kuruluğu oluşur.
- Duyular daha tetikte ve daha canlı olur. En ufak bir ses veya dokunuş, kişide bir tepki yaratır.
- Terleme artar.
Tüm bu tepkilere baktığımızda, insanoğlunun bu otomatik tetiklenen bu “savaş ya da kaç” tepkisinin mantığını basitçe şöyle yorumlayabiliriz:
Bu tepkinin tetiklenmesinin altında yatan sebep aslında bilinçaltının gayet iyi niyetle kişiyi karşılaştığı tehditten korumak için, olası tehlikeli durumla daha iyi mücadele ederek hayatta kalmasını sağlamak için kişiyi savaşmaya veya kaçmaya hazırlamasından ibarettir. Yani bizi korumaktır asıl niyeti. Bilinçaltı, kişinin yaşadığı durumu “tehlike sinyali” olarak algıladığında, vücutta Otonomik Sinir Sistemi aktive olur. Böylece kişinin o algılanan tehlike durumuyla baş edilebilmesi için vücutta bazı fizyolojik tepkiler oluşur. Bunu daha iyi izah edebilmek için bazı örnekler verelim:
Örneğin; ilk çağlarda yaşayan (taş devri döneminde) bir insanın bir dinozorla karşılaştığını düşünün!… Karşılaştığı dinozor o kişi için bir tehdittir öyle değil mi? Böyle bir durumda hayatta kalmak için kişinin iki seçeneği vardır: Ya savaşacak, ya da kaçacak! Belki de donakalarak ölü taklidi yapacak (savaş-kaç-don tepkisi). Her durumda da kişinin göstermesi gereken fiziksel bir performans vardır öyle değil mi?
Savaş Kaç Don Tepkisi Nasıl Olur?
Kişi Savaşacaksa; o zaman bu salgılanan “adrenalin” kişinin daha iyi savaşmasını sağlayacak. Çünkü yukarıdaki listeye tekrar baktığınızda göreceğiniz gibi; adrenalin, kişinin savaş sırasında daha güçlü olmasını, reflekslerinin ve duyularının daha hassas olmasını sağlayacak, kalp atışını hızlandırmak suretiyle kişinin savaşırken kullanacağı kaslara daha çok kan pompalayarak kişinin daha verimli bir şekilde savaşmasını sağlayacaktır.
Kişi Savaşmayıp Kaçacaksa; yine aynı şeylere ihtiyacı var. Yani tabana kuvvet kaçması için, yine aynı refleks ve güce ihtiyacı olacak. Özet olarak bu “savaş-kaç” tepkisi aslında bizi korumak için var olan bir özelliğimizdir. Ama bazen yanlış alarm olabiliyor ve aslında tehdit olmayan bir şeyi tehdit olarak algılayarak, bizi korumak niyetiyle sebepsiz yere tetiklenebiliyor. Örneğin; yaklaşan bir sınavı ölüm kalım meselesi olarak algılayan bir öğrenci, karşısına bir dinozor çıkmışçasına savaş ya da kaç mekanizmasını tetikleyebilir.
“Savaş, kaç ya da don” tepkisi aslında üçlü bir refleks yanıtıdır ve kişinin karşılaştığı tehdit durumunda verebileceği üç olası yanıttan biridir. “Don” kelimesi burada, kişinin karşılaştığı tehdit karşısında donup kalması veya donarak tepki vermemesi anlamında kullanılır. Bu tepki, kişinin kendini tehlikeden korumak için hareketsiz kalmayı tercih etmesi, gizlenmesi veya düşmanı fark etmemesi için hareketsiz kalması ile karakterize edilir.
Donma tepkisi, savaş ve kaç tepkileriyle benzer şekilde vücudun doğal bir savunma mekanizmasıdır. Tehlike algılandığında, beyin, hipotalamus adı verilen bir bölge vasıtasıyla vücuttaki stres yanıtını kontrol eder. Bu durumda, beyin, vücutta adrenalin ve kortizol gibi stres hormonları salgılayarak kalp atışını yavaşlatır ve kasların gevşemesini sağlar. Böylece, kişi kendini tehlikeden korumak için daha az belirgin hale gelebilir veya tehlike geçene kadar hareketsiz kalabilir.
Aslında ortada gerçek bir tehdit unsuru olmasa da bilinçaltımızı tıpkı bir bilgisayarın hard diski gibi düşünebiliriz. Yani bilgisayarımıza hangi programı yüklemişsek o programı çalıştırır öyle değil mi? Bilgisayarlar “bu program iyi mi kötü mü” diye hiç sorgulamadan kendisine yüklenen programı çalıştırır. Bilinçaltı da tıpkı bir bilgisayar gibi, kendisine ne program yüklenmişse o programı çalıştırır.
Savaş-Kaç-Don Tepkisi ve Fobilerle İlişkisi
Başka bir örnek vermek gerekirse; örneğin “Hipoglisemi” problemi olan birini düşünün: Bu kişinin öğlen uçağına yetişmek için öğle yemeğini yemeden uçağa zar zor yetiştiğini düşünün: Uçağa aç bir şekilde bindikten bir süre sonra, açlıktan dolayı kan şekeri düştüğü hipoglisemiden dolayı kalp çarpıntısı başlayıp kalp atışlarını hissetmeye başladığını düşünün… Hatta biraz daha abartalım; kişinin şiddetli kan şekeri düşmesi nedeniyle uçakta bayılmış olduğunu düşünün… (Kan şekeri düşen kişiler de tıpkı panik atak benzeri hislere kapılabiliyor).
Herhangi bir fobi geliştirmiş olan kişilerin fobik tepkileri, panik atak tepkileriyle benzeşir… Bu tür bir tecrübe yaşayan birinin bilinçaltı, uçakta yaşadığı o duyguların kan şekerine bağlı olup olmadığını sorgulamadan bu deneyimi kayıtlarına alır. O duygular yaşanırken kişi neredeydi? Ne yapıyordu? Uçağın içindeydi… Kaçacak bir yeri yoktu… Kapalı alanda, dışarı çıkmasının imkanı olmayan bir durumdaydı. Ortam kalabalıktı; bir sürü insan vardı uçakta. Dar bir alandaydı…
İşte bilinçaltı tüm bu detayları o sırada aslında hipoglisemi sebebiyle oluşan panik duygularıyla ilişkilendirme eğilimi gösterebilir. O zaman da bu kişide ileride bir uçak fobisi oluşmasına şaşırmamak lazım. Bazen bilinçaltımız bu tür çok basit ilişkilendirmeler yapması nedeniyle bize sebepsiz yere gibi görülen ama aslında bizi dinozora karşı korumak için kendi sebepleri nedeniyle savaş kaç mekanizması tetiklenebiliyor. Bazen kişi farkında bile olmadan, uçak sesi duyduğunda bilinçaltı bunu bir tehdit olarak hatırlayıp kişiyi korumak için savaş-kaç tepkisini tetikleyebiliyor. Uçak korkusunda hissedilenler ya da herhangi bir durumda tetiklenen bu tip yanlış alarmlar, yukarıda izah ettiğim fizyolojik ve biyolojik tepkilerin tetiklenmesine sebep olabiliyor ve sistemimizde savaş ya da kaç tepkisi tetiklenebiliyor.
Bu makalede bahsettiğimiz Savaş ya da Kaç tepkisinin ne olduğunu ve bilinçaltımızın bu bağlamda nasıl bir mekanizması olduğunu öğrenmek için, zihnimizin çalışma prensibini anlattığım “hipnoz nedir” başlıklı makalemde yer alan videoyu izlemenizi tavsiye ederim.