Hayatımız boyunca birçok kayıp ve zorluğa maruz kalırız. Kayıpların en büyüğü ise sevdiklerimizi kaybetmek olabilir. Sevdiklerimizi kaybetmek, bizim için zor bir süreç olabilir. Bu süreçte pek çok farklı duygu yaşayabiliriz. Yas süreci, insanların kayıplarla başa çıkmak için yaşadığı doğal bir psikolojik süreçtir. Bu süreç, herkes için farklı dinamiklere sahip olabilir. Kayıp ve yas, herkesin bir gün deneyimleyeceği çok doğal bir duygusal süreçtir. Her insan, yasını kendi benzersiz yoluyla yaşar. Bu makale; kayıp ve yas süreci, yas terapisi, yasın evreleri ve yas psikolojisi ile ilgilidir.
İçindekiler
Yas Süreci Nedir?
Yas, yaşamımızdaki kayıpların veya büyük değişimlerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan bir dizi fiziksel, duygusal ve zihinsel reaksiyonları içeren bir süreci ifade eder. Bu süreç, kişinin kaybı kabul etmesi, üzüntüyü yaşaması ve ardından yavaş yavaş kabullenme, adapte olma ve yeni bir normale uyum sağlama aşamalarından oluşur.
Yas süreci, kayıp veya değişiklikle başa çıkmayı gerektirerek kişinin kendi benliğini keşfetmesine, öğrenmesine ve büyümesine de yardımcı olabilir. Kaybın türü, kişisel özellikler ve yaşam koşulları, bu sürecin süresi ve şiddetini etkileyebilir.
Yas Belirtileri Nelerdir?
Yas sürecinde olan birinde yas dönemi boyunca yaygın olarak görülen belirtiler şunlardır:
Duygusal belirtiler: Üzüntü, keder, hüzün, çaresizlik, yalnızlık, öfke, suçluluk ve depresyon gibi duygusal belirtiler sıkça yaşanır.
Davranışsal belirtiler: Uyku düzeninde değişiklikler, yeme alışkanlıklarında değişim, huzursuzluk, sinirlilik, unutkanlık ve dalgınlık gibi davranışsal belirtiler görülebilir.
Fiziksel belirtiler: Baş ağrısı, mide bulantısı, yorgunluk, iştah kaybı veya artışı, enerji eksikliği, solunum problemleri ve kalp çarpıntısı gibi fiziksel belirtiler de yaşanabilir.
Sosyal belirtiler: Sosyal geri çekilme, yalnızlık, arkadaşlar ve aile ile iletişimde sorunlar, çalışma performansında düşüş, ilgi kaybı gibi sosyal belirtiler de yas sırasında sıkça görülebilir.
Bu belirtiler, kişinin yaşadığı kaybın şiddeti, kişinin kişilik özellikleri, yaş, cinsiyet, kültürel ve sosyal faktörlere göre değişebilir. Bazı insanlar yas sürecini daha yoğun bir şekilde yaşarken, diğerleri daha hafif bir şekilde yaşayabilir. Yine de, bu belirtilerin çoğu yas tutan kişilerde ortak görülen duygusal, davranışsal, fiziksel ve sosyal tepkilerdir diyebiliriz.
Yas Tutmak Ne Kadar Sürer?
Yas tutmanın süresi kişiden kişiye değişebilir ve her bireyin yolculuğu, kendine özgüdür. Yas yolculuğunun uzunluğu; kişinin kaybın cinsine, kaybın şiddetine, destek alıp almadığına ve kişinin yas tutma tarzına da bağlıdır. Yani bir çok değişken vardır.
Bazı insanlar için yas süreci birkaç hafta veya birkaç ay sürebilirken, diğerleri için yıllarca devam edebilir. Bazı insanlar ise, ömür boyu yas tutabilirler (ki bu durum işlevsel değildir). Yasın herkes için geçerli olan belirli bir süresi olmadığı ve her bireyin kendine özgü yas tutma süreci olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca, yas farklı aşamalardan oluştuğu için, kişi bazı aşamaları hızlıca geçebilirken, diğer aşamalarda daha fazla zaman harcayabilir. Kişilerin yas tutma süreci, aşamaların sırası ve süresi açısından da farklılık gösterebilir.
Bu nedenle, yas tutmanın süresinin kesin olarak belirtilmesi pek gerçekçi bir söylem olmaz. Her bireyin kendi yas sürecini kendi hızında yaşamasına izin verilmelidir. Bu süreçte kişinin yas tutma sürecine destek olmak, onun duygularını kabul etmek, eleştirmemek, konuşmalarını yargılamadan, tavsiyeler vermeden sadece dinlemek ve duygularını paylaşmasına izin vermek önemlidir.
Hangi Kayıplar Yas Süreci Yaşanmasına Sebep Olur?
Yas tutmak sadece ölümle ilgili bir süreçtir diye düşünmeyin…. Evet, sevilen bir kişinin ölümü, en yaygın yas sebeplerinden biridir. Ancak ölüm dışındaki bazı önemli kayıplar da (duygusal anlamları nedeniyle) yas reaksiyonu gelişmesine sebep olabilir. Yas genellikle bir ölüm olayının ardından yaşanabilir ama kaybedilen şey bir “kişi” değil de herhangi bir şey de olabilir. Örneğin; iş kaybı, boşanma, ilişkinin bitmesi, evsiz kalma, hatta okul değiştirdiği için arkadaşlarından ayrı düşmek gibi birçok farklı olay, kişinin yas sürecine girmesine neden olabilir. Yas tutmaya sebep olabilecek durumlar çok çeşitlidir:
İlişki kaybı: Uzun süreli bir ilişkinin sona ermesi veya bir arkadaşlık ilişkisinin bozulması, evde arkadaşlık eden bir evcil hayvanın (kedi, köpek) veya bir arkadaşın kaybedilmesi ya da şehirden ayrılması gibi kayıplar da yas sürecine neden olabilir.
İş kaybı: Beklenmedik bir şekilde işten çıkarılmak veya işin sona ermesi gibi durumlar, kayıp ve yas duygularına neden olabilir.
Finansal zorluklar: Kişinin maddi kayıpları yaşaması, işini kaybetmesi, yatırımlarının zarar görmesi, hayatında büyük bir değişikliğe neden olabilir.
Sağlığın kaybı: Ciddi bir hastalık, sakatlanma veya kalıcı bir engellilik gibi durumlar; kişinin sağlık sorunları yaşaması, bir hastalıkla mücadele etmesi ya da ciddi bir yaralanma geçirmesi, kayıp hissi yaratabilir ve yas süreci tetikleyebilir.
Göç: Yeni bir şehre ya da başka bir ülkeye taşınmak, dolayısıyla yaşadığı çevreden, aile ve arkadaşlardan ayrılmak gibi zorlu bir geçiş süreci, yas süreci yaşanmasına sebep olabilir.
Boşanma veya ayrılık: Bir evliliğin sona ermesi, uzun süreli bir ilişkinin bitmesi gibi durumlar yas duygularına neden olabilir.
Evlat edinmek veya evlatlık vermek: Bu durumlar da duygusal bir kayıp ve yas süreci tetikleyebilir.
Doğal afetler veya felaketler: Bir doğal afet sonrası evsiz kalmak veya mal kaybı yaşamak, yas duygularına neden olabilir.
Yaşam tarzı değişiklikleri: Kişinin yaşamında beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan değişiklikler, örneğin taşınmak, okul değiştirmek, emekli olmak gibi durumlar da kayıp olarak algılanabilir.
Bu gibi durumlarda yas süreci, ölüm yasındaki gibi farklı aşamalardan geçebilir ve kişinin hayatında belirgin bir etki bırakabilir.
Yasın İyileştirici Gücü: Acıyı Dönüştürmek ve Yeniden Doğmak
Her kişi, acı veren deneyimlerin üstesinden gelmek ve kendini yeniden inşa etmek için gerekli güce doğuştan sahiptir aslında. Acısını paspasın altına süpürmeyip yas sürecini sağlıklı bir şekilde tamamlayan biri, bu süreçten sonra hayatının daha anlamlı ve amaçlı olduğunu da keşfedebilir. Bu süreç, kişinin duygusal ve zihinsel sağlığını etkileyen bir dizi semptom içerir. Ancak aynı zamanda, kişinin duygusal iyileşme ve büyümesi için de bir fırsat sunar.
Yasın iyileştirici gücü, kişinin kendini tanıması, iç dünyasını keşfetmesi ve kayıp ile ilgili hislerini ifade etmesi için bir fırsat yaratarak başlar. Bu süreçte bazı kişiler kendini ve diğer insanları daha iyi anlamaya başlayabiliyorken bazıları da ileride olabilecek başka bir kaybın yaratacağı zorluklara karşı daha hazır hissedebiliyorlar… Sonuçta herkes, hayatının bir noktasında yas sürecinden geçecek, öyle değil mi?
Kişi sonunda kaybını kabul edip sürecini tamamladığında, yasın iyileştirici gücü kişinin hayatına daha sağlıklı bir şekilde devam edebilmesine olanak sağlar. Kayıp ile başa çıkma konusunda daha deneyimli ve güçlü hale gelen kişiler, gelecekteki zorluklara daha iyi hazırlanabilirken, hayatındaki ilişkilerde belki de daha olgun ve anlayışlı olabilirler. Her kişi yas sürecinden farklı kazanımlar elde eder. Yas süreci bazı kişiler için kendini ve dünyayı daha iyi anlaması, hayatta daha anlamlı bir amacı ve hedefleri olması, daha güçlü ve olgun bir insan haline gelmesi gibi sonuçlar da doğurabilir.
Sevilen Birinin Kaybı; Ayrılık ve Yas Süreci
Sevilen birinin ölümü veya kaybı, bir insanın yaşayacağı en zor şeylerden biridir. Kayıp ister doğal sebeplerden, ister hastalıktan, ister kazadan vb. olsun, yas süreci bazı insanlar için oldukça yıkıcı olabilir. Aşk acısı da aslında bir yas döneminden geçmeyi gerektirir. Aşk acısı nasıl geçer diye araştırıyorsanız, bunun bir sihirli değnek değmişçesine bir anda geçemeyeceğini söyleyebiliriz. Bu durumda önemli olan; aşk acısının oluşturduğu geçiş dönemini mümkün olduğunca konforlu ve sağlıklı bir şekilde tamamlamaktır.
Hiç kimse sevilen birinin kaybına eşlik eden üzüntüyü hissetmek istemez. Bunun bir “süreç” olduğunu ve birçok insanın bunu aşağıda belirteceğimiz aşamalarla yaşadığını anlamak önemlidir.
Pek çok insan için, evcil hayvanının ölümü bile yıkıcı ve iyileşmesi zor bir yas süreci olabilir. Sevilen bir dost, bir sevgili veya eş kaybının yas sürecini yaşarken hipnoterapi yöntemi ile destek almak, bu yoğun kayıp ve üzüntü duyguları için oldukça derin bir rahatlama ve aşk acısı kaynaklı yas sürecini mümkün olan en kısa sürede tamamlamayı sağlayabilir. Yas sürecinin beş aşaması vardır. Kişinin aşağıdaki yas aşamalarını (ya da genel yas deneyimini) aşağıda belirtilen sırayla yaşaması gerekmeyebilir ancak tüm aşamalar bir şekilde yaşanır ve yaşanmalıdır. Önemli olan, bu aşamaların hiç birini yok saymadan, reddetmeden, sağlıklı bir şekilde ve mümkün olan en kısa zaman diliminde tamamlamaktır.
YASIN AŞAMALARI NELERDİR?
Yasın aşamaları, bir kişinin kayıp ile yüzleşmesi için geçmesi gereken duygusal aşamaları açıklamak amacıyla kullanılır. Bu aşamalar, kişinin kaybı kabul etmesi ve yeni bir gerçekliğe adapte olması için gerekli olan bir süreçtir. Elisabeth Kübler-Ross, 1969 yılında “Ölüm ve Ölüme Yaklaşım” adlı kitabında, ölümle ilgili yüz yüze gelen hastaların yas sürecini tanımlayan 5 aşama belirlemiştir. Daha sonra bu aşamaların, yas sürecindeki herhangi bir kayıp için de geçerli olduğu kabul edilmiştir. Kübler-Ross tarafından tanımlanan bu 5 yas aşaması şunlardır:
Şok ve İnkar: İlk aşama, kişinin gerçekliği kabul edemeyip inkâr etmesidir. Gerçeklerden izole olur. Kişi kaybı kabul etmekte güçlük çeker ve gerçekle yüzleşmek istemez. Bu aşamada kişi genellikle şaşkın ve umutsuzdur.
Öfke: İkinci aşama, kaybın gerçekliğini kabul etmenin ardından kişinin öfke hissetmesidir. Kişi kendini haksızlığa uğramış ve kızgın hisseder. Bu aşamada kişi suçlama, kızgınlık, isyan ve hayal kırıklığı gibi yoğun duygular yaşar.
Pazarlık: Üçüncü aşama, kişinin kendisiyle ve Tanrı veya kader gibi başka bir güçle pazarlık yapmaya çalışmasıdır. Kişi geçmişteki hatalarını düzeltmeyi, zamanı geri almayı, daha fazla yaşamayı isteyebilir.
Depresyon: Dördüncü aşama, kişinin gerçekliği kabul ettiği ve kaybın yarattığı acı ve üzüntüyü hissettiği bir dönemdir. Kişi kaybın acısını ve üzüntüsünü yaşar, hayattan zevk almaz ve mutsuz hisseder.
Kabul: Beşinci ve son aşama, kişinin kaybı kabullenmesi ve yeni bir gerçekliğe adapte olmasıdır. Kişi kaybın yarattığı üzüntüyü kabul eder, hayata devam eder ve yeniden umutlu olur.
Her birey bu aşamaları farklı sürelerde ve farklı yoğunlukta yaşayabilir. Ancak bazı türdeki kayıplar için bu aşamalardan farklı aşamalar (veya farklı sayıda aşamalar) da yaşanabilir. Gelin yas sürecinin bu 5 aşamasını biraz daha açalım:
1. Şok, İnkar ve Gerçeklerden İzolasyon
Ölümcül bir hastalık ya da sevilen birinin kaybı, aşk acısı ya da ayrılık baş gösterdiğinde ilk tepki, durumun gerçekliğini inkar etmektir. Yıkıcı duyguları rasyonalize etmeye çalışmak, aslında bu ani şoku tamponlayan bir savunma mekanizmasıdır ve normal bir tepkidir. Olayları, söylenenleri, gerçekleri inkar eder ve adeta gerçeklerden saklanırız. Bu durum, bizi ilk acı dalgasına taşıyan geçici bir ilk tepkidir. İlk tepki olarak kaybı inkar etmek, gerçekliği kabul etmekte zorlanmak ve “Bunun gerçek olamayacağı” gibi ifadeler kullanmaktır.
- Yoo… biz ayrılmış olamayız…, sadece tartıştık… tekrar birleşiriz… biz kesinlikle ayrılamayız.
- Hayır, ölmüş olamaz! Bir yanlışlık olmalı… Eşyalarını atmayayım, odasını bozmayayım… O ölmüş olamaz, gelecek…
- Sadece geçici bir aşamadan geçiyoruz… Haksız olduğunu er ya da geç anlayacaktır. Anlamalı!
- Sadece biraz kafası karışık… Daha önce de tartıştık, yine durumu düzeltiriz. Benden ayrılamaz ki o.
2. Yas Sürecinde Öfke Evresi
Kaybedilen kişi ya da şey için öfke, hınç veya suçlama hissetme süreci, ikinci aşamadır. İkinci aşama olan öfke aşamasında, kişi kaybı nedeniyle öfkelenir ve suçlu arar. Bu aşamada, kişi nedenini anlamakta güçlük çekebilir ve kaybın nedenini kendinde veya başkalarında arayabilir. Bu aşamada, kişiye yardımcı olmak için, duygularını açıkça ifade etmesi ve bu duyguları paylaşması önemlidir. İnkar ve izolasyonun maskeleyici etkileri azalmaya başladığında, sevdiğimizin kaybının acı gerçeği su yüzüne çıkar. Henüz bu ayrılığa hazır değilizdir. Yoğunlaşmış olan duygular ‘öfke’ olarak ifade edilir.
Öfkemiz nesnelere, yabancı kişilere, arkadaşlara veya aileye yönelik olabilir. Öfke, kaybettiğimiz (ya da ayrıldığımız) kişiye de yöneltilebilir. Rasyonel olarak aslında suçlanacak kişinin o olmadığını biliriz. Ancak duygusal olarak, bize acı çektirdiği veya bizi terk ettiği için kişiye içerleyebiliriz.
Yas konusu kaynağı örneğin aşk acısı ise; karşımızdakine öfkelendiğimiz için kendimizi suçlu hissederiz ve bu bizi daha da öfkelendirir. Eski sevgilimizin yapacağı hiçbir açıklamanın acımızı dindirmeyeceğini, haklı ya da haksız olmanın bu duygularımızı rasyonalize etmediğini anladığımızda, öfke başlar. Öfke, kederle başa çıkmamıza yardım etmenin bir yolu haline gelir. Kendimize de öfkeleniriz, diğer kişiye de…
Ama bu noktada, öfke kontrolü becerilerimizi devreye sokmamız önem kazanır. Kendimize yönelik sağlıklı dozda bir öfke, bazen bir ateşi yakan kıvılcım gibidir aslında. Büyümek ve daha güçlü bir benliğe dönüşmek için büyük bir arzuya dönüşen bir ateşi başlatabilir. Yani ayrılık acısı çekiyorsanız, sağlıklı dozda bir öfke sizi reddedilmeyi olgunlukla kaldırabilen, kendini çok seven, kendine güvenen ve yaşam tutkusu olan birine de dönüştürebilir.
Öfke evresinde ortaya çıkan bazı yaygın düşünceler şunlardır:
- Neden benim başıma geldi ki? Bu hiç adil değil!
- Neden doktorlar kurtaramadı? Hep o doktorun yüzünden!
- Bunu bana nasıl yaparsın?
- Hepsi senin suçun!
- Çok bencilsin!
- Aslında hata bende, senin ne olduğunu bile bile sana tahammül ettim.
- Arkadaşlarımı dinlemeliydim… Onlar bana demişti zaten ayrıl şundan diye…
3. Yas Sürecinde Pazarlık evresi
Yasın evreleri içinde üçüncü sırada olan “pazarlık” evresinde kişi, kaybı geri getirmek için kendine, ayrıldığı (veya kaybettiği) kişiye, hatta Allah’a sözler verir. Bu aşamada, kişi genellikle geri dönüşü olmayan bir kayıp yaşadığını kabul etmeye başlar. Aslında bu aşamada, kişinin kendine ve hayata dair yeni bir bakış açısı geliştirmesi oldukça önemlidir. Çaresizlik ve savunmasızlık duygularına verilen normal tepki, aslında genellikle kontrolü yeniden kazanma ihtiyacındandır. Örneğin, bir hastalık nedeniyle ölen birinin kaybındaki yas sürecinin “pazarlık” aşamasında şu düşünceler olabilir;
• Keşke doktora daha erken gitseydik…
• Keşke başka bir doktordan ikinci bir görüş alsaydık…
• Keşke ona daha iyi davransaydım… şöyle davranmasaydım… böyle davranmasaydım……
• Keşke… … …
• Keşke… …
Kaçınılmaz olanı ertelemek için adeta içsel bir pazarlık, durumu düzeltmek için bir şeylerle bir anlaşma yapmaya çalışıyoruzdur. Bu, bizi acı gerçekten korumak için nispeten daha zayıf bir savunma mekanizmasıdır. Eski sevgilinizi geride bırakmak yerine geri kazanmaya çalışarak zamanınızı harcarsanız, muhtemelen kendinize olan saygınızdan ödün vereceksiniz. Ayrılmak istediklerine karar verdikten sonra birini aktif olarak geri almaya çalışmak, sizi itaatkar bir konuma sokar… Ve bu pozisyonda, kendi öz değerinizi sorgulamaya başlarsınız. Bu da nihayetinde eski sevgiliye tekrar sahip olma konusunda sizi daha da takıntılı hale getirir.
4. Yas Sürecinde Depresyon Evresi
Dördüncü aşama olan depresyon evresinde, kişi kaybı nedeniyle yoğun bir üzüntü, hüzün ve çaresizlik hisseder. Bu aşamada, kişiye destek olmak için, onunla konuşmak ve duygularını ifade etmesine yardımcı olmak çok önemlidir. Yas ile ilişkilendirilmiş olan “depresyon”, kaybımızla ilgili pratik sonuçlara olan bir tepki olabilir. Bu tip depresyon evrelerinde “üzüntü ve pişmanlık” baskındır. Sevilen kişiyi bir daha görememe veya onunla konuşmama düşüncesiyle oluşan umutsuzluk ve aşırı üzüntü hissi, depresyonu besler… Bu aşamada ihtiyacınız olan desteği aramak ve kabul etmek önemlidir. Genellikle insanlar destek almaya en çok bu aşamada karar verirler.
5. Ve Kabullenme Evresi…
Ayrılık sonrasında bu evreye ulaşmak, bir çok kişi için kolay verilmeyen bir hediyedir. Sevdiğiniz kişinin kaybı ani ve beklenmedik olabilir, bu da kabullenmenizi zorlaştırabilir. Bu aşama, “kabullenme ve rahatlama” evresidir. Son aşama olan kabullenme aşamasında, kişi kaybını kabullenir ve yeni bir hayat kurmaya başlar. Bu aşamada, kişinin kendine ve hayata dair yeni bir amaç ve hedefler belirlemesi önemlidir. Bu aşama, kişinin hayatına devam etmesi için önemli bir ilk adımdır.
Bu bir mutluluk dönemi değildir. Depresyondan ayırt edilmelidir. Unutmayın ki bir ayrılık ya da kayıp sonrası oluşan yas dönemi, belli bir standart zaman sınırı olmayan ve aşmanın “tek bir doğru yolu” olmayan, kişisel bir süreçtir. Her kişi bu süreci farklı sürelerde tamamlar. Kayıpla başa çıkmak en nihayetinde derin, kişiye özel ve benzersiz bir deneyimdir.
Bir ayrılık ya da kayıp sonrasında herkes aşamaları yukarıda belirttiğimizden farklı bir sırayla yaşayabilir. Ama her biri mutlaka atlanmadan yaşanmalıdır. Hangi sırayla gerçekleştiği veya kişinin her aşamayı deneyimlediği süre pek önemli değildir. Kişi birinden diğerine sıçrayabilir ya da bir öncekine geri dönebilir. Bu bir süreçtir.
Yas tutmak; yasın 5 evresini de tam olarak ve sağlıklı olarak yaşayıp çözümlemeyi gerektirir. Yasın evrelerini olması gerektiği şekilde yaşamanız, hayatınızın yeni aşamasına daha “bütün ve sağlıklı” olarak girmenizi sağlayacaktır. Hiçbir adım atlanmadan, yok sayılmadan, görmezden gelinmeden yaşanarak çözümlenmelidir. Bir sayfayı bitirip hayatımızda yeni bir sayfaya başlamadan önce geçmemiz gereken bir yol gibidir bu süreç. Bir ilişki sona erdiğinde yasımızı tutmazsak; yasın tüm aşamalarını çözümlemezsek, yasımızı tutmadan acele ve panikle başka ilişkilerle yaramızı sarmaya çalışırsak, o zaman gerçek bir iyileşme olmayacağı gibi geçmişi geçmişte bırakıp yolumuza devam etme fırsatını kaçırırız.
Yas Süreci Nasıl Sağlıklı Bir Şekilde Atlatılır?
Yas süreci, kayıp yaşayan herkes için zorlu bir dönem olabilir. Süreç, kaybedilen kişinin yakınları, aile üyeleri, arkadaşları veya sevgilileri için farklı şekillerde olabilir. Yasın doğal bir parçası, çeşitli duyguların ortaya çıkması ve bu duyguların zamanla değişmesidir. Bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatmak, bu duyguları ifade etmek ve kabul etmek, kendinize zaman ayırmak ve kendinize iyi bakmak için gayretli olmak, sosyal desteğe kendimizi kapatmamak ve gerekirse profesyonel destek almaktan geçer. Unutmayın, yas süreci doğal bir süreçtir ve biraz zaman alır. Kendinize zaman verin ve bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatmak için adımlar atın.
Yas Terapisi Nedir?
Yas terapisi, bir kişinin kaybıyla başa çıkmak için destek sağlayan ve yas sürecini yönetmesine yardımcı olan destek yöntemlerinin genel adıdır. Genellikle yas terapisi, kayıpların hayatın doğal bir parçası olduğu ve kişinin yas sürecinde desteklenmesi gerektiği fikrine dayanır. Yani yas terapisi; kişinin yas sürecinde karşılaştığı duygusal, psikolojik ve sosyal zorlukları ele almayı amaçlayan terapilerin genel adıdır.
Yas terapileri, kişinin içinden geçtiği yas aşamalarını anlamasına ve yasın getirdiği duyguları ve evreleri işlemesine yardımcı olur. Bu terapiler, kişinin kaybı kabul etmesine, yasla yüzleşmesine ve sonunda yaşamına devam etmesine yardımcı olur.
Yas terapisi kayıpları kabul etmek, kayıp nedeniyle ortaya çıkan duygusal acıyı yönetmek, yasın getirdiği değişikliklerle başa çıkmak ve yeniden yapılanmaya yardımcı olmak için tasarlanmış bir terapi yöntemidir.
Bu terapi, kişinin yas sürecinde hissettiği duygusal ağrıyı hafifletmek için çeşitli teknikler kullanabilir. Bu teknikler arasında, bilişsel davranışçı terapi, kabul ve kararlılık terapisi, hipnoz terapisi, duygu odaklı terapi ve yaratıcı sanat terapisi gibi çeşitli terapi yaklaşımlarını sayabiliriz.
Yas terapileri, kayıp nedeniyle yaşanan yas sürecinde kişinin hızlı bir şekilde iyileşmesi konusunda çok yardımcı olur. Yas terapisi, kişinin yas sürecini yönetmesine ve hayatındaki kaybın neden olduğu duygusal acıyı hafifletmesine destek olur. Aynı bilinçaltı temizliği gibi, kişinin ilgili acı anıyı yeniden çerçevelemeyi sağlar.
Yas Terapisi Türleri
Bilişsel Davranışçı Terapi: Bu yaklaşım, kişinin olumsuz düşünce kalıplarını tanımlamak ve değiştirmek için tasarlanmıştır. BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi), yas sürecinde kişilerin duygusal ve bilişsel olarak iyileşmelerine yardımcı olmak için kullanılan bir terapi türüdür. BDT, kişinin üzücü bir ayrılıktan sonra olumsuz düşüncelerini, hislerini ve davranışlarını tanımlayarak değiştirmeyi hedefler. Kişinin olumlu düşünce kalıpları geliştirmesine yardımcı olur.
Duygu Odaklı Terapi: Duygu odaklı terapinin temel prensibi, kişinin duygularını ifade etmesine ve bunları daha iyi anlamasına yardımcı olmaktır. Duygu odaklı terapi, özellikle depresyon, kayıp, anksiyete, travma ve kişisel ilişkilerdeki zorluklar gibi durumlarda etkili olabilmektedir. Bu terapi yöntemi, yas süreci içinde olan kişinin duygusal acıyı ele almasına, kendisini daha iyi anlamasına ve duygusal olarak sağlıklı bir duruma geri dönmesine yardımcı olmayı hedefler.
Hipnoz Terapisi (Hipnoterapi): Hipnotik yaklaşımlı terapiler, bilinçaltı düzeyde etki eder. Hipnoz teknikleri yardımıyla kişinin yas sürecinde yaşadığı olumsuz hisleri anlamlandırması, içselleştirmesi ve yeniden çerçevelemesine çok hızlı bir şekilde yardımcı olur. Hipnoterapi ile kayıp ve yas terapisi, kişinin yas sürecinin hiçbir aşamasını atlamadan, tüm aşamaları verimli bir şekilde şekilde özümsemesine yardımcı olabilir.
Hipnoz nedir diye merak ederseniz, hipnoz nedir başlıklı yazıyı okuyarak aynı sayfadaki “hipnozun teknik açıklaması” ile ilgili videoyu da izlemek isteyebilirsiniz. Hipnoz, yas sürecinde duygu sağaltımı konusunda; bireylerin duygusal refahını hızlı bir şekilde arttırmaya yardımcı olan en konforlu ve başarılı yas terapisi yöntemlerinden biridir. Hipnoterapi, bu süreci daha hızlı ve sağlıklı atlatmanıza destek olacaktır.
Her kişinin yas süreci kendine özgü olduğu için, bu terapilerden hangisinin kişi için en uygun yöntem olduğu, kişinin ihtiyaçlarına ve kaybının niteliğine de bağlıdır. Her kişi farklıdır. Bu nedenle, kişiye en uygun terapi yönteminin belirlenmesi konusunda bir uzmanla konuşmak, faydalı olur.
Yas Terapisinin Faydaları Nelerdir?
Yas sürecinde bir uzmandan terapi almanın faydaları şunlardır:
Olumsuz düşünceleri yeniden yapılandırmak: Bilişsel Davranışçı Terapi, Hipnoz gibi yöntemlerle kişinin kayıp nedeniyle ortaya çıkan olumsuz düşüncelerini tanımlayarak (ve bu düşünceleri yeniden yapılandırarak) duygu ve düşünceleri değiştirmesine yardımcı olabilir. Kişiyi bu majör kaybın oluşturduğu negatif düşüncelerle başa çıkma konusunda güçlenir. Bu tür terapilerde kişinin kaybıyla tam ve sağlıklı bir şekilde vedalaşması sağlanmaya çalışılır.
Duyguları düzenlemek: Yas sürecinde, kişi duygusal dalgalanmalar yaşayabilir. Yas terapileri, kişinin duygularını tanımlamasına, duygusal durumunu yönetmesine ve duygularını daha iyi düzenlemesine yardımcı olabilir.
Yeniden yapılandırma ve kabullenme: Yas terapisi kişinin yas sürecindeki kayıp nedeniyle yaşadığı duygusal acıyı azaltmak için olumlu bir bakış açısı geliştirmesine yardımcı olur. Kişi, kaybı daha kolay ve daha hızlı kabul edebilir ve sağlıklı bir şekilde yeniden yapılandırarak, hayatına devam edebilir.
Davranış değişikliği: Yas sürecinde, kişi kayıpla ilgili olumsuz davranışlar sergileyebilir. “Bilişsel Davranışçı Terapi” ve/veya “Bilişsel Davranışçı Hipnoterapi” gibi terapi yöntemleri yas sürecindeki kişinin olumsuz duygu davranışlarını tanımlamasına, değiştirmesine ve yas süreci sonrasında sağlıklı davranışlar geliştirmesine yardımcı olabilir.
Yas terapileri, yastaki kişilerin iyileşme sürecini desteklemek için faydalı destek mekanizmalarıdır. Ancak, yas terapisi, kişinin ihtiyaçlarına ve yas sürecindeki durumuna göre farklı terapi tekniklerini ve farklı terapi yaklaşımlarını içerebilir. Bu nedenle, kişinin terapi ihtiyaçlarına uygun bir plan oluşturmak için önce bir uzmanla görüşmek faydalı olur.
Yas Süreci Yaşayanlar İçin Öneriler
Kendinize zaman tanıyın: Yas süreci kişiden kişiye değişmekle birlikte, genellikle zaman alır. Kendinize bu süreci yaşamanız için zaman verin. Duygularınızı hissetmenize de izin verin. Hissettiklerinizi kabul etmeye ve inkar etmemeye gayret gösterdiğinize emin olun.
Kendinizi ifade edin: Duygularınızı ifade etmek, konuşmak ve paylaşmak yas sürecinde iyileşmenize yardımcı olur. Kendinize karşı sabırlı ve şefkatli olun. Olumlu bir iç konuşma geliştirmeye çalışın.
Kendinize iyi bakın: Yeterli uyku, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz, yas sürecinde bedeninizi ve zihninizin sağlığına yardımcı olur.
Destek alın: Aileniz, arkadaşlarınız, belki liyakatli bir din adamından veya bir yas danışmanlarından destek almak, yas sürecindeki kişinin rahatlamasına yardımcı olur. Sosyal destek almaya ve yakınlarınızla iletişim halinde kalmaya özen gösterin. Ruhsal sağlığınıza özen gösterin; gerekirse bir uzmana danışarak terapi almaktan çekinmeyin.
Kendinize zaman ayırın: Kendinize ve duygularınıza zaman ayırmak, yas sürecinde kendi iç dünyanızla yüzleşmenizi ve kendinizi daha iyi anlamanızı sağlar. Kendinize zaman ayırıp kendiniz için keyifli olabilecek aktiviteler planlayın.
Kişisel ilgi alanlarınızı sürdürün: Yas sürecindeki kişilerin, önceden ilgi duydukları ve keyif aldıkları aktivitelerine devam etmeleri, zihinsel ve duygusal sağlık için önemlidir. Kendinizi yeniden keşfetmeye çalışın ve kendinize yeni hedefler belirleyin.
Kendinizi fazla yormayın: Kendinizi aşırı yormaktan kaçının ve yas sürecinde kendinize fazla yüklenmeyin. Kendinizi dinlenmeye ve gevşemeye zaman ayırmak önemlidir. Yapabileceğiniz kadarıyla günlük rutinlerinize devam etmelisiniz, ancak zorlandığınız noktalarda yardım almaktan kaçınmayın.
Başkalarına yardım edin: Başkalarına yardım etmek de yardım almak kadar iyileştirici olabilir. Başkalarına yardım edin… Her konuda.
Yas terapisi alın: Ayrılık sonrası sizin için zorlayıcı oluyorsa ve 6 aydan uzun bir süredir günlük hayatınızdaki işlevselliğiniz bozuk ise; bir uzmandan “yas terapisi” almayı düşünebilirsiniz. Profesyonel destek almak, süreci hem daha konforlu; hem daha hızlı; hem de daha sağlıklı tamamlamanıza destek olur.