Değişimi istiyorsunuz. Çabalıyorsunuz. Ya da çabaladığınızı zannediyorsunuz. Bir tarafınız değişimi isterken diğer bir tarafınız değişime karşı büyük bir direnç gösteriyor. Ve bunun farkında bile değilsiniz. İçinizde kesin bir düşünce şekli bir kez oluştuktan sonra, siz isteseniz bile onu tek başınıza değiştirmeniz bazen mümkün olmaz.
Özellikle “Hipnozla Kilo Verme” ya da “Sigara Bırakma Yolları” ile ilgili araştırma yapanlar, internette bu tür konularla ilgili bir çok makale bulabilir. Ancak fark ettim ki bu makalelerin çoğu bu tür konulardan bahsederken aslında bu tür bilinçaltı uygulamalarının altında yatan mantığa pek değinmemişler. Bu yüzden de hipnozun bir sihirli değnek gibi, kendilerinin hiçbir özel beslenme programı uygulamalarına gerek kalmadan kilo vereceklerini veya birinin kendilerine sigarayı tek seansta bıraktıracağını düşünüyorlar ki bu hem doğrudur hem de yanlış.
Unutmamak lazım ki hipnoz, kendiniz hiçbir çaba harcamadan size sigara bıraktıracak ya da kilo verdirecek bir sihirli değnek değildir. Ama aynı zamanda evet, adeta bir sihirli değnek gibi kişinin aşamadığı problemleri çok çok daha kolay bir şekilde aşmasını sağlayan çok güçlü bir destek yöntemidir. Bu makalede hipnozun sadece kilo kontrolü veya sigara bırakma konusunda değil, hipnoterapinin birçok alanında kişiye nasıl yardımcı olduğunun altındaki temel mantığı izah edeceğim.
Bilinçaltı Dirençlerimi Nasıl Kırabilirim?
Hipnozun neden birçok konuda etkili bir değişim yöntemi olduğunu anlamak için hipnozun ve zihnimizin çalışma prensibini anlamak önemlidir. Böylece belli bir konuda hipnoz desteği almaya karar verdiğinizde beklentilerinizi bu makaleden edindiğiniz bilgiye göre şekillendirebilirsiniz.
Zihnimiz o kadar güçlüdür ki hayatımızın her alanında yarattığımız tüm sonuçları aslında kendi davranışlarımızın bir ürünü olduğunun bilincinde olmalıyız. Hayatımızda bir sorun yaşıyorsak o sorunu oluşturmak için demek ki sürekli yaptığımız bir şeyler var ki sonuç da hep aynı oluyor. Kendimizi hep aynı tür ilişkiler içinde buluyorsak, gelirimiz sürekli aynı düzeyde sıkışıp kalmışsa, ileri adım atamadığımızı hissediyorsak, kilo veremiyorsak, sigarayı bırakamıyorsak, herhangi bir konuda başarılı olmayı istediğimiz halde hep aynı başarısız sonuçları alıyorsak demek ki değiştirmemiz gereken bir davranış modelimiz vardır. Hayatımızı kendimiz şekillendiriyoruz, dolayısıyla yarattığımız sonuçları da kendimiz yaratıyoruz.
Öncelikle olan biten şeylere ve sonuçlarına mazeret bulmaktan vazgeçmeliyiz çünkü önyargılarımızla yaşıyoruz: Mesela “Sigara beni sakinleştiriyor… Ekmeksiz yemek yiyemiyorum… Ne yesem yarıyor… İnsanlar bana karşı… Para kazanmak kolay değil… Çikolatasız yaşayamam… Sigara kahveyle iyi gidiyor… İnsanlar beni anlamıyor…” Hayır! Bunların hepsi önyargı. Ve bu önyargılarımızla yaşıyoruz. Değişimi istemeliyiz.
Haftanın 7 günü, günde 3 kez hamburger yiyen birinin aldığı sonuçlarla, haftanın 7 günü günde 3 kez spor yapan birinin beden ölçüsü aynı olabilir mi? Peki bizi günde 3 kez hamburger yeme döngüsünde tutan içgüdü neyin nesidir? “Çok yediğimin farkındayım, sağlıksız şeyler yediğimin farkındayım, Tatlıların, hamur işlerinin beni şişmanlatacağını biliyorum ama gene de yiyorum, çünkü canım çekiyor, acıkıyorum, ne yesem yarıyor, vs vs…” Bunların hepsi sadece “çok tekrar” ile otomatik hale gelmiş olan bir davranış döngülerimiz. Peki bu konuda ne yapabiliriz?
Sigara içen biri, sigaranın onu yavaş yavaş ölüme götürdüğünü ve sigaranın ne kadar ölümcül olduğunu biliyor öyle değil mi?
Peki kilo sorunu yaşayan biri, aşırı ve sağlıksız yemekler yemeye devam ederse kilo almaya devam edeceğini biliyor öyle değil mi?
Bu üç cümlede kullanılan ortak kelime nedir?.. “BİLİYOR” olmaları öyle değil mi? Oysa bilmek, çoğu zaman durumu düzeltmek için yeterli değildir. “Bilmek” başka bir şey, “ANLAMAK” başka bir şeydir. Bildiğimiz şeye paralel bir “ANLAYIŞ”ı sistemimize entegre edemediğimiz sürece o bilgi bize pek de hizmet etmeyen bir veri olarak bir kenarda durmaktan başka bir işe yaramaz.
Bilmek yeterli değildir. Önemli olan, bilginin yanı sıra bilgiyi destekleyen bir ANLAYIŞ’ı da edinmektir. Bilmek değil, ANLAMAK’tır önemli olan. O bilgiyi icraata dönüştüren ANLAYIŞ’ı da sistemimize entegre etmektir. Bilgiyi sistemimize entegre ettiğimizde, hayatımızda yarattığımız her sonucun sebebi olan “İçgüdüsel Otomatik Davranışlarımız” yeni bir refleks olarak kendiliğinden tetiklenir. Şimdiye kadar tetiklenen otomatik reflekslerimiz istediğimiz değişime hizmet eden otomatik reflekslerle yer değiştirir. Böylece farkında bile olmadan, yaşam senaryomuza entegre ettiğimiz o yeni anlayışa göre davranmaya başlarız. Ve bu yeni davranışlarımız bize eski davranış modelimizden daha doğal bir davranış gibi gelmeye başlar. Yani artık normal olan şey bizim için “kediden korkmak” değil, “korkmamak” olur. Sigara içmeyi değil, içmemeyi daha doğal bir davranışmış gibi hissetmeye başlarız. Ya da hamburgerleri ve kolaları hüpletmek yerine, sağlıklı yiyeceklere yönelme konusunda daha yoğun bir motivasyon duyarız ve bu yeni davranış modeli bize eski davranışımızdan daha doğal gelmeye başlar.
Bilmekle anlamak aynı şey değil!
Zihnimizde değiştirmek istediğimiz programlamayı bize daha iyi hizmet edeceğini düşündüğümüz yeni bir program ile değiştirdiğimizde artık otomatik olarak o yeni programa göre hareket etmeye başlarız. Bu sadece kilo konusunda değil, her konuda böyledir. Bilmek ile anlamak farklı şeylerdir.
Kafanızın içinde kesin bir düşünce şekli bir kez oluştuktan sonra, isteseniz de onu değiştirmeniz bazen mümkün olmaz.
İstemek, yapabilir olmak anlamına gelmiyor. Çok isteseydim zaten hipnoza ihtiyacım olmadan yapabilirdim diye düşünmeyin. Yapamazdınız. Bilinçaltı değişime pek sıcak bakmaz. Hayatınızda herhangi bir değişiklik yaratmak istediğinizde bu konuda sizin de kendinize yardımcı olmanız gerektiğinin bilincinde olmalısınız. Bu bir takım oyunudur. İstemediğiniz bir şeyi hipnoz size yaptıramaz. Örneğin siz sigarayı bırakmayı istemiyorsanız, eşinizin dostunuzun “sigarayı bırak artık” baskısı nedeniyle hipnoterapiste gittiyseniz, siz bu değişime gönüllü olmadığınız sürece hipnozun size kendinizin istemediği bir şeyi yaptırması mümkün olmaz. Hipnoz zihin kontrolü değildir.
Geçenlerde uçak korkusunu gidermek için beni ziyaret eden bir hanım ve eşiyle ön sohbetimizden sonra nihayet hipnoterapi uygulamasına geçecektik ki eşi biz çalışmamızı yaparken kendi işlerini halletmek üzere dışarı çıkmak istedi. “Benim işim var, siz işiniz bitince beni telefonla ararsınız, gelirim.” dedi. Ben kendisini uğurlarken kapının önünde beni kenara çekip eşinden gizli olarak bana sessizce dedi ki; “Burak Bey, eşim çok sigara içiyor, ben içmiyorum. Hazır uçak korkusu için hipnoza almışken şu sigarayı da bıraktırın da rahat edeyim artık”. Ben de kendisine bunun neden mümkün olmadığını izah ettim. Eşi sigarayı bırakmaya kendisi karar vermediği sürece bu konuda hipnoz uygulamasının hiçbir etkisinin olmayacağını ve nedenlerini anlattım.
Hipnozla bir kişiye kendisinin de onaylamadığı bir şeyi yaptırmak mümkün değildir. Kendisinin de bu değişimi gerçekleştirmeye istekli olması gereklidir. Toplumda hipnozun “zihin kontrolü” olduğuna dair yanlış bir inanç var oysa hipnoz, sizin de istediğiniz ama iradenizle başaramadığınız bir şeyi başarmanız konusunda size bilinçaltı düzeyde yeni refleksler entegre etmek suretiyle destek olur. Bilinçaltınıza yeni bir program yüklemek suretiyle değişimi yaratma konusunda eskiden size engel olan eski otomatik davranışlarınızı yenileriyle değiştirerek değişimi sizin için kolay bir hale getiren bir uygulamadır.